Babil kenti, Mezopotamya’nın can damarı olan Dicle ile Fırat nehirlerinin birbirlerine en yakın oldukları yerde, bugünkü Bağdat’ın 90 km kadar güneyinde kurulmuştu. Kent zaman içinde öylesine büyümüştü ki,
Yapımı tam 23 yıl süren, ilk açılışından sonra yanıp kül olan; 12 Mart darbesi döneminde yakıldığı iddia edilerek davalara konu olan; yanışından 8 yıl sonra da yeniden inşa
Milattan önce 332 yılında nehir deltasında Nil’in ağızlarından birinde, balıkçılar ve çobanların yaşadığı, ama aynı zamanda üç kıtanın deniz, nehir ve kara yollarının buluştuğu bir köy alanında kurulan
Ulaşımın günümüzdeki kadar hızlı, güvenli ve konforlu olmadığı dönemlerde, bir şehirden başka bir şehre yapılan ticaret oldukça sıkıntılıydı. Hayvan gücünden faydalanılarak yapılan bu ticari yolculuk bazen aylarca sürer,
Uşak’ın Güre Bucağında bir grup köylü, bir tepenin tam üzerinde bir çukur kazmaya uğraşıyordu. Çukur, bir kaç gün içinde, bir volkan krateri gibi iyice derinleşmişti. Bir an karşılarına
Rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman günün birinde mimarbaşı Mimar Sinan’ı huzuruna çağırarak bir cami yaptırmak istediğini ve onu bu işle görevlendirdiğini söyler. Ne var ki Kanuni, caminin nereye