1571 yılında Venedik ve İspanya ile yapılan İnebahtı Savaşı’nın ardından Adriyatik Denizi’nde sular biraz durulmuş, resmi olarak adı konmasa da bir barış dönemi yaşanmaya başlanmıştı. Adriyatik’in doğu sahilleri
19. yüzyılın sonları, Osmanlı İmparatorluğu için oldukça sıkıntılı ve acı vericiydi. Bir zamanların muhteşem imparatorluğu dağılmaya yüz tutmuş, Fransız İhtilali ile başlayan milliyetçilik akımları nedeniyle imparatorluğun her köşesinde
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı öncesi varlığını denge politikası izleyerek sürdürmeye çalışıyordu. Büyük devletlere karşı izlenen bu denge politikası bir süre için işe yarasa da, 20. yüzyılın başlarından
Harem sözcüğünün anlamı belli. Bir evde, kadınları özgü daire. Lugat manası ise yasak yer. Arapça haram ve mahrem sözcüğü ile aynı kökenden gelme. Sonuna Humayun sıfatı da eklenince,
Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarında padişahlar Söğüt çevresindeki Türk beylerinin veya Şeyh Edebali gibi tarikat büyüklerinin kızları ile evlendiler. Komşu Bizans tekfurlarının (derebeylerinin) ya da Sırp ve Bulgar krallarının
Osmanlı İmparatorluğu’nda, günümüzdeki anlamıyla başbakanlık görevini üstlenen kişiye sadrazam adı verilirdi. Fakat sadrazam sözcüğü, XVII. yüzyılın ikinci yarısından, Köprülü Mehmet Paşa’nın iktidara geldiği 1656’dan başlayarak dilimize yerleşmiştir. Ondan