Eyfel Kulesi’ni Satan Dolandırıcı: Kont Victor Lustig

Gerçekten her dakika bir aptal doğuyorsa, karşılığında onu biraz daha aklı başında yapacak bir üçkağıtçı da doğuyordur. Bütün zamanların en olağanüstü dolandırıcılarından ikisi, Avusturyalı Kont Victor Lustig ile küçük çaplı bir Amerikan sabıkalısı olan Daniel Collins’tir. Bu ikili, Paris’in sembolü olan Eyfel Kulesi’ni tam iki kere satmayı başarmışlardı.

Asıl adı Robert V. Miller olan Victor Lustig, 4 Ocak 1890’da günümüzde Çek Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Bohemya’da dünyaya gelmişti. Babası, yaşadıkları küçük kasaba Hostinne’in belediye başkanı olan orta halli bir adamdı. Lise eğitimi bittikten sonra eğitimini sürdürmesi için babası onu Paris’e üniversiteye yolladı. Victor’un zeki bir çocuk olduğu belliydi. 19 yaşına geldiğinde anadili Çekçe dışında İngilizce, Almanca Fransızca ve İtalyancayı son derece akıcı olarak konuşabiliyordu. Fakat asıl yetenekli olduğu alan pokerdi ve daha fazla okumaya niyeti olmayan Lustig, zekasını üçkağıtçılıktan yana kullanmayı tercih etmişti. İlk kurbanları Fransa-ABD arasında transatlantik gemiler ile seyahat eden zenginlerdi. Onlarla poker oynuyor ve el çabukluğu sayesinde her seferinden yüklü paralar kazanarak dönüyordu. Fakat 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi onun bu bol kazançlı işini tehlikeli hale getirmişti. Öyle ya, Lusitania batırıldıysa, kendi bindiği geminin de bir gün Almanların hedefi olmamasının garantisi yoktu. Sonuçta  zorunlu olarak ara verdi ve ABD’ye yerleşti.

Fakat ABD’de kaldığı süre boyunca da hiç boş durmadı ve insanları dolandırmaya devam etti. Yakalanmadı mı? Elbette yakalandı. 1922 yılında Missouri’de banka ipoteğindeki harap haldeki bir çiftlik satışı işinde American Savings Bank’ı dolandırdığı için tutuklandı. Banka görevlilerine çiftlik için 10.000 dolar ve 22.000 dolar değerinde tahvil olan iki zarf göstermiş fakat imza atıldıktan sonra el çabukluğu ile o zarfları içi boş iki zarf ile değiştirmişti. Fakat öylesine ikna edici bir konuşmacıydı ki, Kansas’da yakalandığı zaman banka yetkililerini ve polisi “büyük bir yanlış yaptıkları” konusunda ikna etmeyi başarmış, yetkililer başlarına bela olacağını anladıkları bu adamı, cebine 1.000 dolar da para koyup başlarından savmıştı.

Lustig elbette dolandırıcılık kariyerine ara vermedi. Kanada’ya geçerek dolandırıcılık kariyerini sürdürdü. Bu seferki hedefi, Linus Merton adında zengin bir bankacıydı. Profesyonel bir hırsızla anlaşan Lustig bankacının cüzdanını ona çaldırttı. Adi hırsızlık sizi şaşırtmasın çünkü Lustig’in niyeti çok daha başkaydı. Ertesi gün çalınan cüzdanı içindekiler eksiksiz bir biçimde bankacıya teslim eden Lustig kendisini “ailesinin servetine 1. Dünya Savaşı sırasında el konulan ama içeriden aldığı tüyolarla at yarışları oynayarak iyi para kazanan” bir girişimci olarak tanıttı.  İstiyorsa yeni dostuna da içeriden aldığı tüyolarla iyi paralar kazandırabilirdi. Tek koşul, elbette vereceği tüyoların gizli kalmasıydı. Yeni arkadaşına bahis oynaması için 30.000 dolar para veren bankacı, bir daha Lustig’i hiç göremeyecekti!

Eyfel Kulesi’nin Hurdacıya Satılması

Eyfel Kulesi’ni satma öyküsü, Kont Victor Lustig’in 1925 yılında bir gazetede bakımı oldukça pahalıya mal olduğu için sökülmesi gerektiği ile ilgili bir yazı okumasıyla başlamıştı. Victor Lustig’in beyninde haberi okur okumaz bir şimşek çaktı. Pekala Eyfel Kulesi’ni açgözlü ama saf bir işadamına hurda olarak satabilirdi! Dünyada aptaldan bol daha ne vardı ki!

Kont, bu işi başarmak için Amerika’dan birlikte geldiği ortağı Daniel Collins ile birlikte Paris’in en lüks oteli olan Krillon Oteli’nde bir daire tuttu. Kendisini Fransız Bayındırlık Bakanlığı görevlisi olarak tanıttığı ve Eyfel Kulesi’ne teklif vermelerini istediği bir mektubu Paris’in en tanınmış hurda tüccarlarına gönderdi. Beş işadamı daveti ciddiye alıp otele geldiğinde hepsine burada yapacakları konuşmalarının gizli kalacağı konusunda yemin ettirmiş, sonra da Eyfel Kulesinin yıkılma tehlikesinde olduğunu ve sökülmesi gerekeceğini söylemişti. Ünlü anıtın hurda demirleri için teklif istiyordu. Kont, bakanlığın böylesine sevilen ulusal bir anıt için kamuoyunun tepkisi büyük olacağından, böyle gizli bir toplantı ve yeminlere başvurduğunu da açıklamıştı.

Bir hafta içinde teklifler verildi ve Kont, hurda tüccarı Andre Poisson’un teklifini kabul etti. Anlaşma yapıldı. Kont’un sekreteri Collins’in de tanıştırıldığı son toplantıda, iş için kaparo olarak banka çeki verildi. Üçkağıtçılar, bunun ardından ustaca bir darbe daha indirdiler. İşi kolaylaştırmak için yetkililere rüşvet vermeleri gerekeceğini söylediler. Hurdacı buna da razı oldu ve bu kez rüşveti nakit olarak verdi. İçinde bir parça kuşku varsa, o da giderilmişti artık. Rüşvet, adamların gerçekten bakanlıktan olduklarının kanıtıydı. Lustig ile Collins, parayı aldıktan sonra 24 saat içinde ülkeyi terk ettiler. Ama sahtekârlıklarının ardından kopmasını bekledikleri gürültü bir türlü gelmemişti.  Çünkü aldatıldığını anlayan hurdacı, utancından ve ticari kariyeri zedeleneceğinden dolayı dolandırıldığını polise bildirmemişti.

İki kafadar bunun üzerine Paris’e döndüler; aynı oyunu bir kere daha tezgâhlayıp Eyfel Kulesi’ni bir başka hurdacıya daha sattılar. Fakat bu sefer dolandırılan işadamı polise başvurdu. Afişleri Avrupa’nın her tarafına dağıtılan ve en çok aranan suculular arasına giren ikili, selâmeti yeniden ABD’ye kaçmakta buldu.

Victor Lustig ABD’de de Dolandırıcılığa Devam Ediyor

Tarihin en büyük dolandırıcılarından biri olan adamımız elbette ABD’ye döndükten sonra kaldığı yerden devam etti. 1926 yılında yeni kurbanı olarak seçtiği Herman Loller adında Floridalı bir otomotivciye yeni makinesini tanıttı. Anlattığına göre kendi icadı olan bu makine her altı saatte bir 100 dolarlık banknot basıyor ve basılan banknotun sahte olduğunu bankacılar bile anlayamıyordu. Deneme için makineye boş kağıtlar ve iki tane 100 dolarlık banknot yerleştiren Lustig, Loller’la altı saat bekledikten sonra makineden çıkan ve kendi koyduğu 100 dolarlık banknotun, makine tarafından basıldığına adamı ikna etti. Makinenin satışından 25 bin dolar alan Lustig bir kez daha kayıplara karışmıştı.

Lustig’in dolandırıcılık kariyerini sonlandıran olay, Tom Shaw adında Nebraskalı bir kimyagerle birlikte sahte fatura basmaya başlaması oldu. Piyasaya her ay giren 100.000 dolar değerindeki sahte faturalar (enflasyon farkı göz önüne alındığında günümüzde 1.500.000 dolara yakın) doğal olarak gizli servisin de dikkatini çekmişti. Federal ajanlar tüm ABD’de piyasaya sahte fatura süren bu dolandırıcının peşine düşmüştü. Yakalanmayacağını düşünüyordu ama kız arkadaşı Billy May’in onun Tom Shaw’ın metresi ile ilişkisi olduğundan kuşkulanıp bir kıskançlık krizinde yerini polise ihbar etmesi yolun sonuydu.

Sonunda yakalanmıştı ama duruşmasından tam bir gün önce hapishaneden kaçmayı başardı. Fakat kaçışı uzun sürmedi. 27 gün sonra Pittsburgh’da yakalanıp 5 Aralık 1935’te yargıç karşısına çıkarıldı. 15 yıl hapis cezası alan Victor Lustig ömrünün geri kalanını artık Alcatraz Hapishanesi’nde geçirecekti. 11 Mart 1947’de 57 yaşında iken beyin tümöründen öldüğünde, ölüm belgesindeki meslek hanesinde dolandırıcı değil “pazarlamacı”  yazıyordu.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.