İustinianus’un Hayali: Ayasofya Nasıl İnşa Edildi?

Tarihçilerin anlattığına göre İmparator Constantinus’un oğlu Constantius tarafından yaptırılmış ilk Ayasofya. Tarih 15 Şubat 360. Konstantin’in kentinin en büyük kilisesi olduğu için ’Büyük Kilise’ anlamında “Megale Ekklesia” denirmiş bu basilika tipindeki kiliseye. Mabet “Hagia Sophia” yani “Kutsal Bilgelik”e adanmış.

Ne yazık ki ömrü çok kısa olmuş bu kilisenin. Yalnızca kırk dört yıl.

İstanbul Patriği Khrysostomos’un İmparator Arkadius’un karısı Eudokia ile arası hiç iyi değildi. İmparatoriçe kilise yakınına bir heykelinin dikilmesini istiyor, Khrysostomos da inanmış ve ilke sahibi bir din adamı olarak karşı çıkıyordu imparatoriçenin bu isteğine. Ama dikilirdi dikilmezdi derken, Khrysostomos kendisini İç Anadolu’ya sürgün edilmiş buldu. Ne var ki sevenleri de az değildi patriğin. Bu yüzden bir ayaklanma ortaya çıktı ve olanlar da kiliseye oldu. Ayaklanma sırasında çıkan bir yangın kiliseyi harabeye çevirdi. Tarih 20 Haziran 404.

Kilise 10 Ekim 415 tarihinde II. Theodosius tarafından yeniden yaptırıldı. Bu kilisenin ömrü daha uzun oldu.

Çok ünlü, ama çok da kanlı ve ateşli Nika ayaklanması sırasında (14-15 Ocak 532) daha birçok binayla birlikte Ayasofya yeniden yandı. Ama bu felaket İmparator İustinianus’un uzun süredir kafasında tutkuyla yaşattığı düşü gerçekleştirmeye yaradı.

İustinianus nicedir, adını yüzyıllar, hatta bin yıllar ötesine taşıyacak olan bir mabetin kurucusu olmayı hayal ediyordu. Öylesine büyük ve görkemli olmalıydı ki bu mabet, Hazret-i Süleyman’ın Kudüs’teki o ünlü mabedini bile gölgede bırakmalıydı.

Ancak bir noktayı açıklamaya gerek olduğu kanısındayız burada. Hazret-i Süleyman yalnızca bir peygamber değil, bir kraldır da aynı zamanda. İslam geleneği ona cinleri, şeytanları, rüzgârları hükmü altında tutma, her türlü yaratığın dilinden anlama gibi insanüstü bir güç yakıştırmıştır. Böylesi bir güç sahibinin mabedi de o ölçüde büyük ve görkemli olacaktır doğallıkla.

Süleyman Tapınağı’nı Gölgede Bırakmak!

Ama gerçekten de bir eşi daha yapılmamış büyüklük ve görkemde miydi bu tapınak dersiniz?

Bu sorunun yanıtını Kutsal Kitap’ın kendisinden almak daha akılcı olur.

Aslında Ahd-ı Atik’in Süleyman Mabedi üzerine verdiği ölçüler hiç de olağanüstülük göstermiyor. Bu ölçülere göre dikdörtgen planlı bir yapı olması gereken Süleyman Mabedi’nin uzunluğu yalnızca yirmi yedi metre, eni ise on dokuz metre. Buna karşılık yüksekliği Ayasofya kubbesinin yüksekliğine eşit: Yüz yirmi arşın, yani -yine Tevrat’ın verdiği ölçüye göre- elli dört metre. Eni ve boyuna göre çok fazla olan yüksekliğiyle bir mabet değil de, bir kule sanki.

Yüksekliği bir yana bırakılacak olursa ilkçağın klasik, Helenistik ve Roma dönemlerinde bu ölçüleri aşan pek çok tapınak yapılmıştı. Efes’teki Artemis, Didim’deki Apollon, Atina’daki Panthenon, Baalbek’teki İupiter tapınakları uzunluk ve genişlik olarak çok daha büyüktü Süleyman’ın mabetinden. Boyutlarını bilemediğimiz, ama Roma döneminde dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen, İstanbul’un ve Ayasofya’nın kuruluş öykülerinde Türk yazarlarına da esin kaynağı olan Kyzikos’taki (Erdek) Hadrianus Tapınağı da daha büyük olmalı bu tapınaktan.

Bize kalırsa, Süleyman’ın efsaneleşmiş kişiliğinin yüceliği ve görkemi onun kurduğu mabedin de aynı ölçüde görkemli olması gerektiği inancını uyandırıyordu İustinianus’ta. O bu inanç çerçevesinde, Süleyman’ın zamanından daha önce ya da daha sonra yapılmış hiçbir putperest tapınağının, tek tanrılı bir dinin peygamberi ve üstelik bütün çevresindeki hükümdarlara baş eğdirmiş bir kral olan Süleyman’ınkinden daha büyük, daha görkemli olabileceğini düşünmüyordu.

İustinianus, hayalini gerçekleştirmek için ayaklanma bastırılır bastırılmaz hemen kolları sıvadı. Bu amaçla dönemin en büyük iki mimarı olan Miletoslu İsidoros ve Trallesli (Aydın) Anthemios’u İstanbul’a getirtti. İsidoros aynı zamanda bir matematikçiydi de.

İustinianus imparatorluğun her yanından malzeme getirtti. Kyzikos’tan, Efes Artemis tapınağından ve Baalbek’ten de sütunlar getirttiği söylenir.

Hagia Sophia

Ayasofya’nın yaptırılmasına 23 Şubat 532 yılında başlanmıştı. Kilise 27 Aralık 537 günü tamamlandı. Yani altı yıla yakın sürdü inşaat. Yüz ustabaşının gözetiminde on bin işçi çalıştı. İşçi ve ustaların kaçmamaları için gündelikleri düzenli olarak ödeniyordu. İşçi ve ustalar iki ekip halinde çalışmaktaydılar. Günlük daha fazla iş yapan ekip ödüllendiriliyor ve daha istekle çalışmaları için bir rekabet ortamı oluşturuluyordu böylece.

Ayasofya’nın daha önce iki kez yandığı göz önüne alınarak yeni yapıda olabildiğince az ölçüde ahşap malzeme kullanıldı. Ana malzeme olarak taş ve tuğlaya önem verildi.

Kilisenin açılış töreni 27 Aralık 537’de yapıldı. İmparator İustinianus, Augusteon Meydanı’na saltanat arabasıyla geldi. Kurallar uyarınca Patrik Menas’la el ele tutuşarak kiliseye girdi. Söylendiğine göre imparator büyük kubbenin altına varınca başını yukarı doğru kaldırmış, tapınağın görkemi karşısında, “Ey Süleyman, seni geçtim!” diye coşkuyla bağırmış ve bu fırsatı kendisine sağlayan Ulu Tanrı’ya şükranlarını sunmuştu.

İustinianus zamanında yaşamış olan tarihçi Prokopios bu Ayasofya’dan söz ederken, “Onu görenler için göz kamaştırıcı ve olağanüstü, görmeyenler içinse onlara anlatıldığı zaman inanılması olanaksız” diyor ve kubbe için de şunları söylüyor:

“Kubbe sağlam bir temele oturmuş gibi bir izlenim vermiyor, ama sanki masalsı altın zincirlerle gökyüzüne asılmış da, altındaki alanı kaplıyormuş gibi bir etki uyandırıyor insanda.”

Aynı yazar Ayasofya’nın insan eliyle değil, Tanrı iradesiyle kusursuzlaştırıldığını da söylüyor.

Ne var ki, bu görkemli mabet sık sık yaşanan depremler yüzünden yapılışı üzerinden henüz fazla zaman geçmeden hasar görmeye başlamıştı bile. 553 ile 557 yıllarında yaşanan yer sarsıntıları ana kubbeyle doğu yarım kubbesinde çatlamalara yol açmıştı. 7 Mayıs 558 tarihinde olan depremde ana kubbenin büyük bir parçası çöktü. İmparator İustinianus İsidoros’un yeğeni genç İsidoros’u kilisenin onarımıyla görevlendirdi. O da kubbeyi yedi metre kadar yükseltti ve daha hafif malzeme kullandı.Kilisenin onarımı 562 yılına kadar sürdü.

1 Yorum

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.