Pavlov’un Evi, Stalingrad Ruhunu Anlamaktır

II. Dünya Savaşı’nın en önemli dönüm noktalarından biri de hiç kuşkusuz Almanya ile Sovyetler Birliği’ni karşı karşıya getiren Stalingrad Muharebesi’dir. Her iki tarafın da ölümüne, kıran kırana yaptığı bu savaş, toplamda 2 milyona yaklaşan kayıpla savaşın en kanlı cephesidir.

Stalingrad Muharebesi başladığında Almanlar hem donanım hem de teknolojik olarak Sovyetler’den çok daha üstün durumdaydı. Doğrudan bir cephe savaşında Almanları yenmek zor olduğundan Sovyetler’in stratejisi, stratejik önemi olan cadde ve meydanları gören binaların bir müstahkem mevkiye dönüştürülmesiyle oluşturulacak bir savunma hattı kurmaktı. Böylece sokak sokak, ev ev Nazilere karşı bir sokak savaşı verilecekti. Bu strateji gerçekten de işe yarayacak, yüz binlerce kayıp verilecek olmasına karşın anayurtlarını Nazi işgalinden korumak isteyen Sovyetler Birliği halkının büyük bir inanç ve kararlılıkla yapacağı bu direniş Almanlara dehşeti yaşatacaktı. Bu direnişin sembollerinden biri de Pavlov’un Evi olacaktı.

Alman Hava Kuvvetleri Luftwaffe ile desteklenen topçu saldırıları Stalingrad’ı adeta harabeye çevirmiş, kentte sokak çatışmaları hüküm sürmeye başlamıştı. Kentin %90’ı artık Almanların elindeydi fakat ev ev süren sokak çatışmaları tankların daha fazla ilerlemelerine izin vermiyordu. Almanların buna bulduğu çözüm “Sturmpioniere” adını verdikleri saldırı istihkâm birliğiydi. Tanklar tarafından desteklenen bu birliklerde alev makineli ve bol miktarda patlayıcı taşınan askerler bulunuyordu.  Ele geçirilmek istenen ev önce tank ateşiyle yumuşatılıyor, daha sonra çatıda bir delik açan askerler binanın içine bol miktarda patlayıcı atıyordu. Geri kalan düşmanı ise alev makineleri hallediyordu. Tüm bunları başarabilmek için doğal olarak binaya yaklaşabilmek ve çatıya ulaşmak şarttı.

27 Eylül 1942’de 30 kişiden oluşan bir Sovyet müfrezesi, Almanların eline yeni geçirdiği ve Stalingrad yakınlardaki 9 Ocak Meydanı’na tepeden bakan bir binayı geri almak için emir aldı. Volga Irmağı’nın kenarındaki bina son derece stratejik bir konumdaydı. Doğu, kuzey ve güney yönlerinde yaklaşık bir kilometrelik bir uzaklıktaki bütün hareketleri izlemeye yetecek kadar bir açık görüşe sahipti.

Pavlov’un Evi Nasıl Savunuldu?

30 kişilik müfreze oldukça kanlı bir mücadeleden sonra binayı ele geçirdiğinde müfrezeden geriye yalnızca 4 kişi kalmıştı. Binanın ele geçirilmesi sırasında hem üsteğmenlerini hem de astsubaylarını kaybeden müfrezede şimdi en kıdemli asker 24 yaşındaki Çavuş Yakov Fedotovich Pavlov’du. Neredeyse yok olan müfrezenin bu kadar az bir kuvvetle binayı elinde tutması oldukça zordu ama Stalin’in 227 nolu emri oldukça açıktı: Geri çekilmek yok. Binayı ele geçirdiklerinde gidecek hiçbir yeri olmayan 10 sivil de bulmuşlardı üstelik.

Neyse ki 3 gün kadar sonra Üsteğmen Ivan F. Afanasiev komutasındaki 26 asker daha binanın savunulması için yardıma gönderildi. Ne pahasına olursa olsun binanın elde tutulması emrini alan birlik hemen savunma hazırlıklarına başladı. Meydan ve meydana giden tüm yollara mayınlar ve bubi tuzakları yerleştirildi. Binanın çevresi dört sıra dikenli telle çevrildi, çatıya kum torbaları ve hemen arkasına PTRS-41 model anti-tank mermisi atan bir tüfek yerleştirildi. Binanın içindeki duvarlarda daha kolay hareket edebilmek için delikler açıldı ve stratejik noktalara bir düzineden fazla makineli tüfek yerleştirildi.

Artık Almanlarla savaşmaya hazır sayılırlardı…

Bundan sonrası iki ay boyunca hiç bitmeyecek olan çatışmalardı. Almanlar her gün hatta bazen günde birkaç kez tanklarla desteklenen piyadelerle binayı geri almaya çalıştı. Ancak verilen tüm kayıplara rağmen binaya yaklaşmaları bir türlü mümkün olamıyordu. Zira anti-tank tüfeğiyle düşman tankları bekleyen Pavlov onlara bu fırsatı tanımıyordu.

Pavlov’un tankları imha etmek için bulduğu çözüm basit ama aynı zamanda ölümcüldü. Tankları durdurmak için ön kısmına yapılacak bir atıştan sonuç alınması oldukça zordu. Çünkü Alman tanklarının ön kısımlarındaki zırh oldukça kalındı ve zırh delici mermilerin bunu aşması zordu. Pavlov tankların 25 metre kadar yaklaşmasını bekliyor, sonra da elindeki tüfekle tankları en zayıf yerlerinden biri olan üst kısmından vuruyor ve tankların namlusu bir daha evi vuracak kadar yükselemiyordu. Pavlov bu yöntemle Alman saldırıları sona erene kadar bir düzineden fazla Alman tankını safdışı bırakacaktı.

Bu arada bodrumdan bir tünel kazarak diğer Sovyet siperlerine ulaşmayı da başardılar. Böylece hem yiyecek ve içecek sorunu halloldu hem de diğer Sovyet askerleriyle iletişim kurmalarının önünde bir engel kalmadı. Almanlara kök söktüren ve giderek herkesin adını duymaya başladığı bu birliği ziyarete gelenler de olmaya başlamıştı. Bunlardan biri de ünlü Sovyet keskin nişancı Anatoly Chekhov idi. Stalingrad o sıralar Alman piyadeleri açısından keskin nişancılar yüzünden tam bir karabasan gibiydi. Sovyet keskin nişancıları stratejik yerlere yerleşerek buradan pek çok yüksek rütbeli subaylar dahil Alman askerlerini vuruyordu. Stalingrad kuşatmasında yaklaşık 3.000 Alman askeri keskin nişancı tüfeklerinden çıkan mermilerle can verecekti. Henüz 19 yaşındaki Anatoly Chekhov’un kurşunlarıyla can verecek  256 Alman askeri de buna dahildi.

Pavlov'un Evi'nin günümüzdeki haliPavlov’un Evi’ni almayı artık takıntı haline getiren Almanlar iki ay boyunca her seferinde geri çekilmek zorunda kaldılar. Eve yaklaştıkları her sefer havan topları, makineli tüfek kurşunları ve anti tank mermileri onların sonu oluyordu. Hatta bazen o kadar çok kayıp veriyorlardı ki, Pavlov ve diğerleri Alman askerlerinin cesetleri görüşlerini kapattıkları için dışarı çıkıp cesetleri başka yerlere taşıyordu. Evin olduğu yer Alman haritalarında artık “Festung” yani kale olarak işaretliydi.

Direniş 25 Kasım 1942’ye kadar 59 gün sürdü. O tarihte Kızıl Ordu birlikleri bölgeyi Almanlardan temizledi. 2 Şubat 1943’de ise Stalingrad Savaşı sona erdi.

Pavlov, Stalingrad’daki bu destansı direnişi nedeniyle Sovyetler Birliği’nin, Lenin Nişanı, Ekim Devrimi Nişanı, Kızıl Yıldız ve diğer birçok madalyasıyla ödüllendirildi. II. Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından Komünist Parti’ye katıldı ve üç kez Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyet Yardımcısı seçildi. 1981 yılında II. Dünya Savaşı’nın en büyük kahramanlarından biri olarak yaşama gözlerini yumdu. Pavlov’un Evi de savaşın ardından onarıldı ve önüne bu direnişi anlatmak için bir anıt dikildi. Pavlov’un Evi savunmasındaki askerlerden hayatta kalan son kişi olan Özbek Türk’ü Kemalcan Turgunov ise 2015 yılında 93 yaşında öldü.

Pavlov ve müfrezenin diğer askerleri o kadar çok Alman öldürmüşlerdi ki, Stalingrad’ı savunan 62. Ordu Komutanı Mareşal Vasili Çuykov savaşın ardından bu direnişi anlatırken, “Naziler, Pavlov’un Evi’ne saldırılarında, Paris’e saldırılarından daha fazla asker kaybettiler” diyecekti.

Çoğu insan elbette Pavlov’un Evi’nden habersiz. Ama farkında olmasalar bile Call of Duty gibi bilgisayar oyunlarında bile Pavlov’un Evi direniş ruhunu yansıtmayı sürdürüyor.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.