Almanya’nın Japonya’yı İkinci Dünya Savaşı’na Sokma Çabaları

Japonya’nın II. Dünya Savaşı’nda Amerika Birleşik Devletleri’ne saldırmasına yol açan nedenlerin bir tanesi de, 1941 yılında Sovyet hücumu başlamadan önce, Adolf Hitler‘in Japon Dışişleri Bakanı Yosuko Matsuoka’ya verdiği güvencedir. Savaştan sonra ele geçirilen gizli Alman belgeleri, Hitler’in II. Dünya Savaşı’ndaki hatalarından birini daha gözler önüne sermektedir. Hitler bu hatayı tek başına işlememiştir. Tutanaklardan anlaşıldığına göre Hitler’in yanlış adım atmasına Amerika’nın askeri gücünü iyi değerlendirememesi yol açmıştır. Goering’in “küstah” Ribbentrop’un ise “ahmakça” tutumu buna eklenince “büyük falso” ortaya çıktı. Aynı hatayı 1. Dünya Savaşı’nda 2. Wilhelm, von Hindenburg ve Ludendorff yapmıştı.

Hitler’in Amerika’ya karşı takındığı tutum gerçekten karmaşıktır. Führer Amerikan askerlerinin yeteneklerinden şüphe etmektedir. Onları hor görmektedir. Ancak buna rağmen savaşın ilk iki yılında Amerika’yı işin içine karıştırmamaya büyük özen göstermiştir. Washington’daki Alman elçiliğinin tek görevi vardı. Elindeki tüm olanaklarla Amerika’nın savaşa katılmasına engel olmak! Bu görevi yerine getirmek için gerekirse Kongre üyelerine rüşvet verecek, yazarlara para dağıtacak, Monroe Doktrini’ni savunanları destekleyecek ve böylelikle Amerika’nın Almanya düşmanları arasına katılmasını önleyecekti.

Hitler, Roosevelt’in Mihver ülkelerin dünyayı bölme planına karşı çıkacağını biliyordu. Eninde sonunda kendi deyimiyle, Amerika ile “sert bir biçimde” kapışacağını biliyordu. Yalnız stratejisinin en önemli noktalarından birini burada da uygulamıştı. Zaten en büyük başarısı da buydu. Tüm ülkelerle teker teker karşılaşmak istiyordu. Amerika’ya sıranın geleceğini biliyordu. Ama önce İngiltere ve Sovyetler Birliği pes etmeliydi. O an geldikten sonra Amerika’ya yönelecekti. Tecrit edilmiş olan bu ülkeyi İtalya ve Japonya’nın da yardımıyla kolayca dize getirebileceğine inanıyordu.

Japonya’ya Biçilen Görev ABD’yi Oyalamaktı

Kurnaz Hitler, Almanya’nın Amerika’yla uğraşacağı güne kadar bu ülkeyi oyalaması için Japonya’yı kullanacaktı. Ribbentrop’un, Mussolini’ye söylediği gibi, Japonya, Amerika’nın 1. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, Almanya’ya karşı yeniden savaşa girmesini önleyen bir “karşı ağırlıktı”

Hitler ve Ribbentrop savaş sırasında Japonya ile yaptıkları görüşmelerde, başlangıçta Amerika’yı tarafsızlık çizgisinden ayıracak herhangi bir kışkırtma yapılmaması üzerinde durmuşlardı. 1941’in başında bu iki politikacı, Japonya’yı Amerika ve Rusya ile değil de, yenildiği halde bir türlü teslim olmaya yanaşmayan İngiltere’ye karşı savaşa sokmak için çok uğraştılar. 1941 yılı başında Japonya üzerindeki Alman baskısı giderek artmaya başladı. Ribbentrop, 23 Şubat’ta Salzburg yakınlarındaki şatosunda, Nazi taraftarı Japon elçisi General Hiroşi Oşima’yı kabul etti. Ribbentrop savaşın kazanıldığını, ancak Japonya’nın bir an önce savaşa katılmasının lehine olacağını söyledi:

Japonya tarafından yapılacak ani bir saldırı, Amerika’yı savaş dışı bırakacaktır. Bugün için silahlanmamış olan ve donanmasını Hawaii adalarının batısında herhangi bir tehlikeye atmayı göze alamayan Amerika, böyle bir durumda çok az şey yapabilecektir. Hele Japonya Amerikan çıkarlarına saygı gösterecek olursa, Roosevelt’in Amerikalılara savaşı kabul ettirebilmek için bir prestij kaybını ileri sürmesine olanak kalmayacaktır. Japonya Filipinler’i alırken Amerika bir yana çekilir yine de savaş ilan etmeyi bilir.

Ribbentrop Amerika’nın savaşa girmesiyle Üçlü İttifak’a giren ülkelerin son zaferlerinin tehlikeye düşmeyeceği kanısındaydı. Çünkü Japon donanması Amerikan donanmasını kolaylıkla alt edecek güce sahipti. İngiltere ile Amerika’nın çökmesi demek, savaşın bitmesi anlamına gelecekti. Bu sözler karşısında Japon elçisi şaşkına döndü. Oysa Ribbentrop hız kesmiyordu. Washington’da yapacakları görüşmeler sırasında daha sert olmalarını önerdi:

Amerikalılar, ancak sert bir kararlılıkla karşı karşıya bulunduklarını anlarlarsa geriye çekilirler. Amerikan halkı evlatlarını feda etmek niyetinde değildir. Onun için savaşa girmeyi istemiyor. Amerikan halkı, Roosevelt ite onun iplerini elinde tutan Yahudilerin, ortada hiçbir neden olmadan kendisini nasıl savaşa sürüklediğini içgüdüsüyle gayet iyi anlıyor. Bu bakımdan Amerika’ya karşı izleyeceğimiz politika açık ve azimli olmalıdır. Eğer Almanya zayıflayacak olursa Japonya kısa bir süre içinde bir dünya koalisyonu ile karşılaşacaktır. Hepimiz aynı gemideyiz. Her iki ülkenin yazgısı da yüzyıllar boyunca belirlendi. Almanya’nın yenilmesi Japon emperyalist düşüncesinin de sonu olacaktır.

5 Mart 1941’de Hitler “Japonya ile İşbirliği Konusunda 24 sayılı Ana Emir”i yayınladı:

  • Üçtü Pakt’a dayanan işbirliğinin amacı Japonya’yı olabildiği kadar erken Uzak Doğu’da aktif önlemler almaya sürüklemek olmalıdır. Böylelikle güçtü İngiliz birlikleri bağlanmış olacak ve Amerika’nın çıkar ağırlığı merkezi Pasifik ‘e kayacaktır.
  • Savaşın yürütülmesindeki ortak amacın İngiltere’nin çarçabuk dize getirilmesi ve dolayısıyla Amerika’nın savaş dışı tutulması olduğu belirtilmelidir.
  • Uzakdoğu’da İngiltere’nin ana bölgesi olan Singapur’un alınması, üç Devlet savaş stratejisinin en kesin başarısı olacaktır.
  • Barbarossa Operasyonu bu planın yaşama geçirilmesi için siyasal ve askeri elverişli koşullar yaratacaktır.

Japonya da tıpkı İtalya örneğinde olduğu gibi Almanya’nın ihtiraslarını yerine getirmekte kullanılacaktı, ama her iki hükümet de Führer’in Sovyetlere hücum edeceğinden haberdar edilmeyecekti. Çünkü bu direktif Barbarossa Operasyonu konusunda Japonlara bilgi verilmesini de kesinlikle yasaklıyordu. Hitler’e göre Sovyetler Birliğine yapılacak saldırı kısa sürede sonuçlanacaktı ve bu kolay zaferin getirilerini Japonya ile paylaşmaya hiç niyeti yoktu.

japonya-almanya18 Mart’ta Hitler, Keitel ve Jodl’un da bulunduğu bir toplantı da Amiral Raeder, Japonların Singapur’a hücum etmesi konusunda bu ülkeye baskı yapılmasını istedi. Raeder durumun hiç bugünkü kadar elverişli olmadığını söyledi. Tüm İngiliz donanmasının bağlı olduğunu Amerika’nın Japonya ile savaşacak hazırlıkta olmadığını ve Japon donanmasının Amerikan donanmasından daha üstün olduğunu belirtti. Gerçekten de Pearl Harbor Baskını öncesi Japon Donanması ABD donanmasından çok daha güçlüydü. Singapur’un alınmasıyla da İngiltere ve Amerika ile ilgili Asya sorunlarının çözümlenebileceğini düşünüyordu. Ancak bu konuda tek bir engel vardı. Hitler’in bu engel karşısında tepki göstereceğini biliyordu Raeder. Alman Donanma Haberalma Servislerinin raporlarına göre Japonların yalnızca Almanya’nın İngiltere’ ye çıkarma yapması halinde Güneydoğu Asya’daki İngilizlere karşı harekata girişeceklerini söyledi. Raeder. Führer’in o yıl İngiltere’ye çıkarma yapmayı düşünmediğini ve böyle bir umut bile olmadığını biliyordu.

26 Mart 1941’de Hitler ve Ribbentropp’un konuğu Japonya Dışişleri Bakanı Matsuoka’ydı. Geldiği gün Yugoslavya’daki Alman yanlısı hükümetin bir darbe sonucu devrildiği haberi Berlin’e ulaşmıştı. Führer bu Balkan ülkesinin başına sardığı beladan kurtulmak için planlar hazırlamakla meşguldü. Japon Dışişleri Bakanını ancak 27 Mart günü öğleden sonra kabul etti.

Hitler-Matsuoka görüşmesinden önce Ribbentrop-Matsuoka görüşmesi yapıldı. Dr. Schmidt’in tuttuğu notlardan anlaşıldığına göre bu görüşme sırasında Ribbentrop, Japon Dışişleri Bakanına fazla konuşma hakkı tanımadı. Önce savaşın kesin olarak Mihver ülkeleri tarafından kazanıldığından söz etti. Yalnız burada tek sorunun, İngiltere’nin bu durumu ne zaman kabul edeceği olduğunu, eklemeden de edemedi. Ardından Singapur’a karşı hemen bir saldırıya geçilmesi konusunu ele aldı. Nomura’nın aklındaki öncelikli konu ise Hitler’in Sovyetler Birliği konusundaki gerçek düşüncelerinin ne olduğuydu. Çünkü Japonya’nın Berlin Büyükelçisi kendisine Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırı hazırlıkları içinde olduğunu bildirmişti.

Hitler, Matsuoka’ya yakında başlayacak Rus saldırısından söz edilmemesini bir haber sızmaması için istemişti. Ancak Ribbentrop üstü kapalı olarak bundan söz etti. Sovyetlerle aralarındaki ilişkilerin yolunda gittiğini, ancak çok dostane olmadığını da ekleyiverdi. Eğer bu dostluk sürmezse Almanya Sovyetleri dize getirecek güce sahipti. Bu sözleri duyan Matsuoka gözlerini kırpıştırdı ve heyecanlandı. Bunu gören Ribbentrop hemen araya girdi ve Stalin’in bu denli akılsızca bir politika güdeceğini inanmadığını belirtti.

Ertesi gün Hitler, Matsuoka ile yaptığı görüşmeye “İngiltere aslında savaşı kaybetmiş bulunuyor” sözleriyle girdi. Sonra şöyle dedi: “Yalnız iş bunu kabul atmak akıllığını göstermesine kalmıştır. İngiltere umudunu hala iki yere bağlamış durumda…”

Bu cümleden sonra Hitler, Ribbentrop’tan daha akıllı davrandı ve Rusya ile bir savaş çıkacağına inanmadığını belirtti. Führer, Amerika hakkındaki düşüncelerini şöyle açıkladı:

Amerika üç olasılıkla karşı karşıyadır: Ya silahlanacaktır, ya İngiltere’ye yardım edecektir ya da başka bir cephede savaş açacaktır. Eğer İngiltere’ye yardım ederse silahlanması güçleşir. Ancak İngiltere’yi tek başına bırakırsa, bu ülke yıkılır. Amerika bu durumda Üçtü İttifak ülkeleriyle yalnız başına savaşmak durumunda kalacaktır. Bununla birlikte Amerika’nın başka bir cephede savaş açmak olasılığı yoktur.

Bundan sonra da Matsuoka’ya Pasifik’te bir darbe indirmek için eşine ender rastlanır bir fırsatı ellerine geçirdiklerini söyledi. Böyle bir anın tarihte yeniden geri gelmeyeceğini anlattı. Matsuoka bunları kabul etti. Yalnız şu anda Japonya’nın herhangi bir harekete girişeceği konusunda, Japon İmparatorluğu adına bir taahhüde giremeyeceğini bildirdi. Matsuoka, Roma’da Mussolini ile görüştükten sonra yeniden Berlin’e döndü.

4 Nisan tarihinde Matsuoka ile Hitler arasında ikinci bir görüşme daha yapıldı. Hitler, Amerika ile savaşa girmek istememekle birlikte esasen bunu da planları arasına dahil etmiş olduğunu söyledi. Amerika’nın askeri gücüne pek aldırdığı yoktu:

Almanya, hiçbir Amerikalının Avrupa’ya ayak basmaması için gereken hazırlıkları yapmıştır. Denizaltılarıyla, Hava Kuvvetleriyle ve büyük deneyimiyle Amerika’ya karşı çetin bir savaşa girişebilir. Amerika, Almanya ile başa çıkamaz. Kaldı ki Alman askeri Amerikan askerinden kat kat üstündür. Japonya, Amerika Birleşik Devletleri ile herhangi bir çatışma durumuna girecek olursa, Almanya hemen kendi hesabına gereken önlemleri alacaktır.

Sovyetler’e Saldıracağını Söylememesi Hitler’in Büyük Hatasıydı

mihver_devletHitler Sovyetler’e karşı girişeceği saldırıdan söz etmedi Matsuoka’ya. Ancak Berlin’de yaptığı görüşmeler sırasında Matsuoka, Sovyetler Birliği ile bir saldırmazlık antlaşması imzalamak niyetinde oldukları açıklayınca, Ribbentrop ne diyeceğini şaşırdı. Hitler bu durumu bilmesine rağmen, saldırmazlık antlaşmasına fazla önem vermedi. Ribbentrop ise Rusya Japonya’ya saldırdığı zaman, Almanların hemen Sovyetlere karşı savaşa gireceğine söyledi. Bu antlaşmayı Hitler fazla önemsemeyecekti. Yalnız Japonların, Almanların sonradan yaptıkları bütün baskılara karşın, sonuna kadar bağlı kaldıkları tek antlaşma, 13 Nisan’da imzaladıkları Sovyet-Japon Saldırmazlık Antlaşması olacaktı.

Daha önceden durumun önemini kavrayamayan ve Sovyetler Birliği’yle savaşa tutuşacaklarını söylemeyen Almanlar, 1941 yazından önce Japonların Singapur ya da Manila’ya değil Vladivostok’a saldırmalarını isteyeceklerdi!

28 Haziran 1941’de, yani Nazilerin Rusya’ya saldırmasından altı gün sonra, Ribbentrop Tokyo’daki Alman elçisi General Eugene Ott’a telgraf göndererek, Japonların savaşa girmesi için çalışmalar yapmasını istedi:

Sovyet Rusya’nın çarçabuk yenilmesi, özellikle Japonya’nın Uzakdoğu’da savaşa katılması durumunda, Amerika’yı dünyanın en güçlü ittifakı karşısında tamamıyla tecrit edilmiş duruma düşen İngiltere ila birlikte savaşa katılmanın yararsız olduğuna inandırabilir.

Matsuoka hemen savaşa katılmak yanlısıydı, ama hükümet hiç de öyle düşünmüyordu.  Aynı düşünceyi paylaşmadığı için de kabineden ihraç edilecekti. Japon hükümeti eğer Almanlar iddia ettikleri kadar güçlüyseler, Sovyetleri tek başlarına yensinler iddiasındaydı. Böylece Japonların yardımına ihtiyaçları olmazdı. Ancak Japon hükümeti, Nazilerin zafer kazanacaklarından hiç de emin değildi.

Ama Ribbentrop yılmadı. 10 Temmuz günü Nazi Dışişleri Bakanı Doğu cephesindeki özel treninden Tokyo elçisine sert bir telgraf daha çekti:

Moskova’daki Japon elçisinin gönderdiği raporda belirttiği gibi, Rusya çökmek üzere bulunduğundan Japonya’nın Vladivostok ve Sibirya bölgesi konularını, askeri hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz çözmemesi olanaksızdır. Japonya’nın en yakın bir tarihte Rusya’ya karşı savaşa girmesi için direnmenizi, bunun için elinizdeki tüm olanaklarını kullanmanızı rica ederim. Ne kadar çabuk girerse o kadar iyi eder. Kış bastırmadan Trans-Siberian hattı üzerinde Japonya ile birleşmemiz hala doğal amacımızdır.

Ancak bu davetler Japon hükümetini etkilemedi. 6 Ağustos’ta toplanan Japonya Koordinasyon Kurulu Sovyetler Birliği’ne karşı savaş hazırlıklarını sürdürmek ama elverişli bir ortam oluşmadığı sürece de kesinlikle Sovyetler Birliği ile savaşa girmeme kararı aldı. Almanya, Sovyetlere karşı girişecekleri saldırıyı Japonlara önceden söylemedikleri için Almanya-Japonya arasındaki ilişkilerde en büyük hataya düşmüştü.

Görüldüğü gibi Hitler, Japonlara Amerika’yı savaşa sürüklemek değil hiç olmazsa bir süre savaş dışı tutmak görevini vermişti. Japonlar Singapur’u alır da Hindistan’ı tehdit ederse, bunun İngilizler için ağır bir darbe olacağını düşünüyordu. Aynı zamanda Amerika’nın dikkatini ve gücünü bir bölümünü Atlantik’ten Pasifik’e çevireceğini biliyordu. Sonrasında ise tüm enerjisini Japonya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırmasını sağlamaya harcadı. Fakat Sovyetler’in Stalingrad zaferi bu trenin çoktan kalktığını gösterecekti. Japonya’nın Berlin Büyükelçisi Oşima, 6 Mart 1943’te Ribbentrop’a şunları söyleyecekti: “Japon hükümeti müttefik Almanya’nın, Japonya’nın da Rusya’ya karşı savaşa katılması arzusunu çok iyi anlamaktadır. Ancak bugünün savaş ortamında Japon hükümeti bu savaşa katılamaz.” Aslında işler Almanya’nın umduğundan hızlı gelişmişti ve Pearl Harbor Baskını ile ABD’yle savaşa tutuşan Japonya’nın Sovyetler Birliği’ne savaş açmak gibi lüksü artık kalmamıştı.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.