Amasya Genelgesi: Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Belgesi

Havza’dan hareket edip 12 Haziran 1919’da Amasya’ya ulaşan Mustafa Kemal’i Gezirlik mevkisinde karşılayan Amasyalılar onda ulusal kurtuluşun müjdesini bulmuşlardı. Sultan Beyazıt Camii vaizi Abdurrahman Kâmil Efendi, 13 Haziran 1919’daki konuşmasında tek kurtuluş yolunun halkın doğrudan doğruya egemenliğini eline alması ve iradesini kullanması olduğunu söylüyor ve halkı hep birlikte Mustafa Kemal Paşa’nın çevresinde toplanmaya çağırıyordu.

Mustafa Kemal Amasya’da iken dağınık haldeki ulusal kuruluşların birleştirilerek tek bir merkezden yönetilmesi gerektiğini anlamıştı. Sivas’ta bir ulusal kurulun toplanması yönünde bir genelge hazırlamaya başladı. O sırada silah arkadaşları Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay ve Refet Bele de Amasya’ya varmışlardı. Düşüncelerini silah arkadaşları ile paylaştı. 14 Haziran 1919 tarihinde Amasya’da kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Saraydüzü Kışlası’nda Mustafa Kemal Paşa tarafından önceden hazırlanmış metnin üzerindeki çalışmalarına başladı.  Konya’da bulunan 2. Ordu Müfettişi Cemal Paşa (Küçük Mersinli Cemal Paşa) ile Erzurum’da 15. Kolordu. Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın da onayı alındıktan sonra 21/22 Haziran 1919’da ulusal bağımsızlık savaşının ilk önemli adımlarından biri olan Amasya Genelgesi Mustafa Kemal tarafından tüm dünyaya ilan ediyordu.

Amasya’da Amasya Genelgesi’nin dışında birçok önemli kararlar da alınmıştı.  Ali Fuat Cebesoy’un tabiriyle “Kutsal İttifak” denilen bu kararlar içinde bir tanesi, askeri ve ulusal kuruluşun hiçbir suretle ilga edilemeyeceği hakkındaki karardı. Bu karara göre komuta yetkisi hiçbir biçimde terk edilmeyecek ve başkasına bırakılmayacaktı. Silah ve mühimmat elden çıkarılmayacak, vatanın herhangi bir tarafında yeniden düşman işgali gerçekleşirse birlikte ve ortak hareket edilecekti.

Amasya Genelgesi’nin Önemi

Amasya Genelgesi, Türk kurtuluş hareketini kişisel bir hareket olmaktan öteye taşıyıp, ulusun birlik ve dayanışmasını amaçlayan bir hareket olmak yolunda atılan ilk adımdır. Amasya Genelgesi’ni Havza Genelgesi’nden ayıran, Mustafa Kemal’den başka Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele’nin de bu genelgede imzalarının bulunmasıdır.

Genelgenin açıklanması ile Türk devriminin eylem safhası başlamış, ulusal egemenliğe ve ulusal bağımsızlığa dayanan ulusal hareket, haksızlığa karşı bir isyan parolası olarak kendini göstermiştir. Amasya Genelgesi bir devrim bildirgesidir ve Anadolu’da bir devrimin alevlendiğini tüm dünyaya duyurmaktadır.

Genelge’de her ne kadar bir devrimden bahsedilmediği gibi İstanbul Hükümeti’ne karşı açıkça bir eylemin lafı edilmese de, bir devrimin başlangıç safhasını oluşturan temel unsurları içermesi nedeniyle bir devrim bildirgesidir. Dönemin İçişleri Bakanı Ali Kemal’in Anadolu’daki hareketi bir ihtilal hareketi olarak niteleyip 26 Haziran’da Saray’a istifasını sunması da Amasya Genelgesi’nin devrimci yönünü ortaya koymaktadır.

Düşman işgaline karşı bütün Türk ulusunun duygularını dile getiren bu genelge,  ulus gerçeğine dayanarak alt üst olan düzenin yerine yeni bir düzenin kurulmasının gerekliliğini öngörmektedir. Bağımsızlık bu yeni düzenin parolası, ulusal iradeye dayanan ulusal egemenlik ilkesi de gücüdür. “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözü, bağımsızlığı kazanma yolunda ulusal bir kararın ifadesidir.

Amasya Genelgesi yıpranmış, eskimiş ve iktidarda bulunanların işgalcilerle işbirliği yaparak yaşatmaya çalıştıkları düzene karşı bir harekettir. Son çare olarak topluca, ulusça başvurulan bir hareketi dile getirmektedir. Amasya Genelgesi bütün bu nitelikleriyle bir devrimin önsözü, bir bildirisidir.

Yürütme yetkilerini kullanma olanağı sağlamakla, Sivas’ta bir kongrenin toplanmasını amaç edinmekle, İstanbul’daki merkezi hükümetin yerine geçmeyi öngörmekle ilk kez yönetim biçimini değiştirme düşüncesinin ortaya konuluşu gerçekleşmiştir. Şevket Süreyya Aydemir, açıkça dile getirilmese bile Anadolu’da bir hükümet kuruluşunun, Amasya Genelgesi’nin ruhundan anlaşıldığı ve fikrin tohumunun atıldığı görüşündedir. Keza Lord Kinross’a göre, Amasya Genelgesi ile vatan savunmasını örgütlemekten daha öteye, Sivas Kongresi ile gerçekleşen, İstanbul’dan ayrı bir ulusal hükümet kurulması ilk kez öngörülmektedir.

Türk devriminin temel ilkelerinden olan ulusal egemenlik, Sultan-Halife’ye karşı ulusal iradesinin bir görünümü olarak, hukuksal yönüyle Amasya Genelgesi’nde bulunmaktadır. Bu ilke Erzurum ve Sivas Kongrelerinin kararlarını etkilemiş, daha sonra da egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olması gereğini ortaya koymuştur. Amasya Genelgesi ilk kez iktidarın ulusta olduğunu belirtmiş ve ilan etmiştir. “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözü bir taraftan bu beyannamede yer alırken, diğer taraftan da ulusal iradeye, ulusal egemenliğe dayanmayan bir bağımsızlığın var olamayacağını ifade etmektedir. Ulusal egemenliğe ulaşmanın tek yolu ise demokrasidir. Ulusun istenci ancak somut halk tarafından oluşturulabilirse, halk da kendini ancak temsilcilerini seçerek ortaya koyabiliyorsa, ulusal egemenliğin doğal sonucu demokrasi olur. Halkın belirlediği temsilcileri Sivas’taki kongreye çağıran genelge bu yönüyle yeni Türk tarihinin ilk demokrasi bildirgesidir.

Bilineceği üzere bir devleti oluşturan üç temel unsur vardır: İnsan, toprak ve egemenlik hakkı. Uzun yıllar boyunca çokuluslu bir yapısı olan Osmanlı’da tek bir ulustan ve onun bağımsızlığından söz etmek ancak bölücülükle sonuçlanabilirdi. Oysa şimdi geriye Türk ulusundan başka bir ulus kalmadığı halde İstanbul Hükümeti bu durumu halen daha fark edebilmiş değildir. Osmanlı Devleti’nin artık yaşatılamayacağını kabul edememektedir. İşte Amasya Genelgesi’nin önemi ve büyüklüğü, bu durumu görmesi ve yeni çözüm yolunu belirtmesidir: Ulusal devlet.

Genelge vatanın bütünlüğünü ve ulusun bağımsızlığını ele alması konusunda halkı isyana çağırdığı kadar yapılacak bir bağımsızlık savaşında uygulanacak yöntemi,  politikayı da göstermektedir. Genelgedeki ilkeler ulusal kurtuluş savaşının gerekçesi, özü ve cevheridir.

Amasya Genelgesi’nin bir diğer önemi de, Türk milliyetçiliği akımının, devrimin temel ilkelerinden biri olarak kabul edilmiş olmasıdır. Milliyetçilik Amasya Genelgesi’nden sonra Milli Mücadele’nin özü, temel yapısı olmuş, ulusu harekete getiren, ona ulusal bilinç veren, vicdanının sesini duyuran politik tutumun hedeflerini gösteren ilke olmuştur.

Amasya Genelgesi ile ortaya konan gerçek, kurulacak yeni devletin mayasını teşkil edecektir. Bu gerçek, ulusun bağımsız yaşama istencinde olduğudur. Ulus, olayların ortaya koyduğu yazgıya boyun eğmemektedir. Amasya Genelgesi’nin maddeleri arasındaki “milletin azmi” ile yüzyılların alıştığı tevekkülün (kadere rıza gösterme) yerini istiklal parolası almıştır. Genelge ile Osmanlı tarihinde ilk defa kadercilik yerine akılcılık ortaya çıkmıştır.

Amasya Genelgesi’nin Kararları

Saraydüzü KışlasıMustafa Kemal’in yaveri Cevat Abbas Bey’e dikte ettirdiği Amasya Genelgesi’nin kararları maddeler halinde şöyledir:

  • Yurdun bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir
  • İstanbul’daki hükümet üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirmemektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş tanıttırıyor.
  • Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
  • Milletin durumunu ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dünyaya duyurmak için her türlü etkiden ve denetimden kurtulmuş milli bir kurulun varlığı gereklidir.
  • Anadolu’nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta milli bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.
  • Bütün illerin her sancağından, halkın güvenini kazanmış üç delegenin mümkün olan süratle hemen yola çıkarılması gerekmektedir.
  • Herhangi bir kötü durumla karşılaşılabileceği düşünülerek bu iş, milli bir sır gibi tutulmalı ve delegeler gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmelidirler.
  • Doğu illeri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O güne kadar diğer il delegeleri de Sivas’a ulaşabilirlerse, Erzurum Kongresi’nin delegeleri de Sivas’ta yapılacak genel kongreye katılmak üzere yola çıkacaklardır.

Genelgenin maddeleri incelendiğinde başlıca iki bölümden oluştuğu göze çarpar. Birincisi tanı, ikincisi ise çözüm. Tanı, ulusun bağımsızlığının ve yurdun bütünlüğünün tehlikede olduğudur. Çözüm ise iki alt bölümden oluşmaktadır. Birinci alt bölüm çözümün ilkesine ilişkin: Kurtuluşu ulusun kendisinden başkası sağlayamaz. İkinci alt bölüm ise, ilkeyi gerçekleştirebilmek için uygulamada neler yapılması gerektiğini sıralamaktadır.

Görülüyor ki Amasya Genelgesi dağınık ulusal güçleri her yönüyle kaynaştıracak, ulusal birliği sağlayacak bölgesel değil, bütün ülkeyi içine alacak bir örgütlenmeyi öngörmektedir. Mustafa Kemal böylesine önemli bir kararı tek başına değil, ulusun temsilcilerine aldırmak istemekte; kurtuluş mücadelesinin bütün ulusça üstlenilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.  Ulusal egemenliğe ve ulusal bağımsızlığa yer veren bu ilke ileride Türk devriminin temel dayanaklarından birisi olacaktır.

Türk devrim tarihinde Amasya Genelgesi, hukuki ve siyasi önemi ile yeni bir Türk devletinin kuruluşunu hazırlayan bir temel belge olması bakımından özel bir anlam taşımaktadır.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.