Geronimo: Son Kızılderili İsyancı

Kızılderililer, Beyaz Adam kıtalarına ayak basıncaya değin gerçekten de barış içinde yaşıyorlardı. Ataları bu topraklarda hep huzurlu bir yaşam sürmüş, tek kaygıları Yüce Ruh’un isteklerini yerine getirmek olmuştu. Kötü talihin ilk başlangıcı, 1492 yılında Kristof Kolomb’un Hindistan yerine yanlışlıkla Amerika’yı keşfetmesi oldu. Sonra ardından Amerigo Vespuçi geldi ve XVII. yüzyılda beyaz adamların kolonileri…

Amerika kıtasının keşfi ile Beyazlar, “Yeni İngiltere” adını verdikleri bu topraklara akın ettiklerinde, karşılarında kırmızı derili bembeyaz yürekli insanlar buldular. Kızılderililer, ellerindeki tüm olanakları çok uzak topraklardan gelen yeni konukları için seferber etti. Çünkü bu topraklar alabildiğince zengin, herkesi doyurmaya yetecek kadar bereketliydi. Oysa bilmedikleri, açgözlü Beyaz Adam’ın bu toprakları Kızılderililerle paylaşmaya hiç mi hiç niyeti yoktu. Beyaz Adam yıllar boyunca işgal ettiği toprakların gerçek sahiplerini acımadan katletti, topraklarına el koydu, oradan oraya sürüp durdu. Beyaz adam toprak için kendi arasında da hiç durmadan savaşıyordu ama konu Kızılderilileri katletmek olunca hem Meksika ordusu hem de ABD ordusu birlikte hareket ediyordu. 1870’li yıllara gelindiğinde Kızılderili soykırımından kurtulup direnmeyi sürdüren yalnızca birkaç bin Kızılderili kalmıştı. Beyazları o yıllarda en çok uğraştıran kabilelerin başında ise “Apache” kabilesi geliyordu.  Ve bu kabile içinden bir isim, adını direnişle özdeşleştirmeyi başaracaktı: Geronimo.

Geronimo Kimdir?

Goyathlay ya da Beyazların ona verdiği adla Geronimo, 1829 yılında o zamanlar Meksika sınırları içerisinde kalan Arizona’da dünyaya gelmişti. Kızılderili dilinde anlamı “Esneyen Adam” olan Goyathlay, Apachelerin Bedonkohe kabilesine mensuptu. Tam bir Apache gibi yetiştirilmiş, 17 yaşında iken hayatı boyunca yapacağı toplam 9 evlilikten ilkini yaparak komşu kabileden Alope ile evlenmiş ve bu evlilikten üç çocuğu olmuştu. Bir kabile şefi değildi; gerçekte işi insanları iyileştirmek olan bir şamandı. Fakat yazgısı onu en tanınmış Kızılderili şeflerinden biri olmaya sürükleyecekti.

5 Mart 1851’de (bazı kaynaklarda 1858 olarak belirtilir) ellerindeki buffalo ve geyik derilerini yiyecek karşılığı Beyazlarla takas etmek için kabilenin diğer erkekleriyle birlikte Janos kasabasına indiklerinde kamplarına José María Carrasco önderliğinde Meksikalı askerler saldırmış; annesi, üç çocuğu ve karısı da dahil olmak üzere nerdeyse kamptaki herkes askerler tarafından katledilmişti.

Bu tarih onun yazgısında bir dönüm noktası olmuştu.

İleride kendi biyografisinde o akşam kamplarına döndüğünde gördükleri için “Her şeyimi kaybettim” diye yazıyordu. Yüreği beyazlara karşı artık intikam ateşiyle yanıyordu. Geronimo o gecenin ardından her yerde Meksikalı askerlere saldırılar düzenlemeye başladı. Saldırılar öylesine ani ve beklenmedik ve bir o kadar kusursuzdu. “Çok fazla Meksikalı öldürdüm. Kaç tane olduğunu bilmiyorum. Bazıları saymaya bile değmezdi” diyecekti ileride.

Fakat 1848 yılında ABD-Meksika Savaşı’nın sona ermesi ve Guadalupe Hidalgo Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte bölgenin dengesi de değişmişti. Savaşı ABD’nin kazanmasıyla Arizona bölgesi artık ABD’nindi ve ABD hükümeti Arizona’nın altınla dolu topraklarını göçmenler arasında yavaş yavaş paylaştırmaya başlamıştı. Şimdi düşman yalnızca Meksikalılar değil aynı zamanda Amerikalılardı.  Fakat bu toprakları Kızılderililerden almak öyle kolay olmayacaktı…

Arizona’daki Chiricahua Apacheleri sınır bölgesine yerleşen göçmenlere ve karargahlara ani baskınlar düzenlemeye, yağmalar yapmaya başladı. Chiricahua Apachelerinin yaşadığı topraklar o dönemde, direnen Kızılderililerin adeta sığınağı haline gelmişti. Washington’a gönderilen mesajlarda sık sık bölgenin çok tehlikeli olduğu vurgulandı ve sonunda ordu duruma el koydu.

3 Mayıs 1876’da bölgedeki temsilciliğe gönderilen emirle, Chiricahua bölgesindeki Kızılderililerin San Carlos’a götürülmesi istendi. Temsilci John Clum istemeye istemeye bu emri Apache reisi Cochise’ye iletti. Artık Beyazlarla savaşmaktan yorulan barış yanlısı şef, kabilesi için en iyi olduğunu düşündüğünden beraberindekilerle göçe başladı.

Ancak kabilenin neredeyse yarısı bu zorunlu tutsaklığı kabul etmedi. Yüzlerce kişi gruplar halinde Meksika sınırını geçerek özgür yaşamı seçti. Ordunun amansız takibine rağmen sınırı geçmeye çalışanlar içinde Geronimo da vardı.

1877 Mart’ında Geronimo’nun yaşadığı Ojo Caliente’ye bir grup Amerikan askeri geldi. Geronimo ve diğer isyancı şef Victorio görüşmek için kasaba merkezine çağrıldı. Bundan sonrasını Geronimo, kendi yaşam öyküsünde şöyle anlatıyor: “Bize ne istediklerini söylemediler, ama dostça bir tutum içindeydiler. Toplantı istediklerini sandık ve onlarla gittik. Kasabaya girer girmez askerler çevremizi sardılar ve silahlarımızı aldılar…”

Geronimo Tutuklanıyor

Geronimo: Son Kızılderili isyancıBu Geronimo’nun ilk tutuklanışıydı. Kendisini bir mahkemede savunma hakkı verilmeksizin doğrudan hapishaneye atıldı. Demir parmaklıklar arkasında 4 ay geçirdi ve tıpkı tutuklanışında olduğu gibi yine hiç bir açıklama yapılmadan salıverildi. Ancak artık dışarıda da kendisini bekleyen bir özgürlük yoktu.

Beyaz adam Kızılderililerin tamamına yakınını kamplara doldurmuştu. Geronimo da bir süre San Carlos’ta yaşamak zorunda kaldı. Ancak fazla dayanamadı. 1881 Eylül’ünde 70 silahlı arkadaşıyla birlikte kamptan kaçtı.

Sierra Madre’deki eski üsleri onları bekliyordu. Adamlarıyla birlikte 6 aylık bir hazırlık döneminden sonra yeniden savaş alanlarına döndü. Beyazlar korkuyla da olsa artık Kızılderililerin de insan olduğunu anlamışlardı. Duygularıyla oynandığında onlar da sert tepkiler verebiliyordu.

Amerikan birliklerinin komutanı General Crook, Geronimo’ya adamlarıyla birlikte teslim olması durumunda ömür boyu baskısız ve savaşsız bir ömür vaat etti. Geronimo adamlarını toplayana kadar generalden süre istedi. Aldığı onayın ardından 8 ay içinde, Meksika’nın öte yanındaki tüm Apacheleri topladı. 1884 Şubat’ında beraberindeki yüzlerce kadın ve çocukla birlikte sınırı geçti.

Apacheler yeniden zincirlerle yaşamamaya yeminliydi. Sınırın ötesinde kurulan pusulardan, göçmen birliklerinden ve ordudan kaçarak birkaç ay yaşadılar. Bölgede girişilen her türlü yağma faaliyetinin sorumlusu olarak Geronimo gösteriliyordu. Oysa o yalnızca kaçmaya ve zincirlerden uzak bir hayat sürmeye çalışıyordu. Artık 57 yaşındaydı ve savaşlardan, kaçıp kovalamalardan çok yorulmuştu. General Crook bir kez daha Meksika sınırını geçti ve Geronimo’yu aramaya başladı. Amansız bir takip yürüten General Crook Apachelerin de saygısını kazanmış ve bir de lakap almıştı: “Nantan Lupan” yani Şef Kurt. 1886 Mart’ında general ve Apache şefleri yeniden masadaydı.

General, şeflerden kayıtsız şartsız teslim olmalarını istedi. Geronimo hapis cezasına razıydı. Yalnızca mahpus günlerinin bitiminde rezervasyonda yaşamayacağına dair garanti istiyordu. Washington’u bu konuda ikna edebileceğine inanan General Crook, söz verdi. “Sana teslim oluyorum” dedi Geronimo; “Bana ne istersen yap. Bir zamanlar fırtına gibiydim, oysa şimdi her şey bitti…”

Geronimo’nun Son Yılları

Ancak bitmemişti. Onlara içki satarak para kazanan bir asker, Geronimo’nun kulağına, Meksika sınırını geçtikten sonra kendisinin ve adamlarının öldürüleceğini fısıldadı. Götürüldüğü Bowie Kalesi’ne çok kısa bir mesafe kala Geronimo, gecenin karanlığından yararlanıp adamlarıyla birlikte kaçmayı başardı.

Geronimo’nun firarı General Crook’un da görevden alınmasına neden oldu. Washington bu sefer, Apache bölgesine, yükselme hırsıyla her şeyi yapabilecek olan yeni bir komutanı, General Nelson Miles’ı atadı. Miles’ın ilk işi Geronimo ve adamlarının peşine düşmek oldu. Bu amaçla başlarında Yüzbaşı Henry Lawton’ın olduğu özel bir birlik oluşturdu ve sınırı geçti. Onları bulmak bu birlikteki askerlerden Charles Gatewood’a kısmet oldu.

Gatewood, Geronimo’dan Generale güvenmesini ve teslim olmasını istedi. Geronimo ona inandı ve son kez silahını bıraktı. Tarih 4 Eylül 1886’ydı ve artık herkes rahat bir nefes almıştı. Çünkü Sonora Valisi’nin raporuna göre, Geronimo ve adamları yalnızca son 5 ay içinde 500 ya da 600 kişiyi öldürmüştü!

General Miles’ın yanına götürüldüğünde aralarında şöyle bir konuşma geçti.

General: Sizi devlet korumasına aldıracağım. Gönderileceğiniz topraklarda hep alıştığınız kadar çok suyu, toprağı ve yeşili bulacaksınız.

Geronimo: Bizimle konuşan komutanlar hep bu sözleri verdiler. Artık bana masal gibi geliyor. Doğrusu size inanmakta çok zorlanıyorum.

General: Ben hayatta oldukça ne yaparsan yap bir daha tutuklanmayacaksın.

Geronimo: Bundan sonra hep barış içinde yaşamak istiyorum ve buna söz veriyorum.

General: Geçmişte yaptığın her şey artık silindi, hepsi önemsiz. Bundan böyle yepyeni bir hayata başlıyorsun.

Karşılıklı sözler, vaatler, yeminler ve teslimiyet. Beyazların karşısında direnen son kale düşmüştü. Apachelerin son isyancı reisi Geronimo teslim olmuştu.

Sonra uzun esaret yılları başladı. Geronimo 1894 yılına kadar Pickens Kalesi’nde hapis kaldıktan sonra savaş suçlusu olarak Sill Kalesi’ne gönderildi. 1903 yılında Katolikliği seçen Geronimo artık yaşlanmış, geçimini fotoğraflar ve yaptığı elişlerini satarak sağlayan bir ihtiyara dönüşmüştü. Daha sonra Omaha ve Buffalo sergilerinde ve ardından 1904 St. Louis Dünya Fuarı’nda “Vahşi Batı”nın simgesi olarak halka teşhir edildi. 1905 yılında S. M. Barrett adında bir öğretmen, ABD Başkanı Roosevelt’den kopardığı özel bir izinle Geronimo’nun hayatını onun ağzından dinledi ve kaleme aldı.  Yine aynı yıl Başkan Roosevelt’ten doğduğu topraklara geri dönmek için af istedi ama hâlâ kendisinden korkulduğu için bu isteği kabul edilmedi.

İsyanla, mücadeleyle dolu bir yaşamı rezervasyonda sona erdiğinde, hâlâ savaş tutsağı kabul ediliyordu. 1909 yılının karlı bir Şubat günü atından düştü. Ancak ertesi gün bulunduğunda çok kötü üşütmüş ve zatürreye yakalanmıştı. Yaşlı bedeni yalnızca altı gün dayanabildikten sonra 17 Şubat 1909’ta 79 yaşında yaşamını yitirdi.

Ölümünün üzerinden yıllar geçmesine karşın, Geronimo adı hep yaşadı. Kimi ona “dönek” dedi, kimi “cani”’; ancak Geronimo, Kızılderili isyanının sembol isimlerinden biri olarak tarihe geçti.

Geronimo’nun öyküsü hâlâ dilden dile dolaşır. Amerika’nın gerçek tarihini araştıran herkes onun adını saygıyla anar. Kaleme aldığı belgelerde hem kendi hayatını hem de de Kızılderililerin tarihini aktaran ve Geronimo ile aynı yıl ölen Dakota Siularının lideri Kızıl Bulut, onun şu sözlerini aktarır:

“Bize birçok sözler verdiler. Anımsayamayacağım kadar çok. Biri dışında hiçbirini tutmadılar. Topraklarımızı alacaklarını söylediler ve aldılar.”

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.