II. Abdülhamid’e Sunulan Çin Raporu

Buyurulan irade üzerine, heyetimizle 18 Nisan’da İstanbul’dan hareket edilerek 26 Nisan 1317’de (1901) Mısır’a, 5 gün sonra Aden’e ve yola çıkışımızın 33. günü de Şanghay’a vardık. Bindiğimiz Alman posta vapuru muntazamdı ve her türlü istirahatimiz temin edilmişti. Sayelerinde hiçbir zahmete ve meşakkate uğramadan, rahatlıkta Çin’e ulaştık.

Yolculuğumuz sırasında uğradığımız Colombo ve Singapur şehirlerindeki İslam ahali, grup grup vapura geldiler. Yüksek halifelik makamına sadakatlerini ve bağlılıklarını ağlaya ağlaya anlatmak istediler.

Bu ülkeler, her ne kadar İngiliz idaresi altında ise de, camilerine, “Sultan Abdülhamid’in padişah oluşunun 25. yıldönümü” vesilesiyle bu mesut günler için, Osmanlı bayrağını asmayı gelenek haline getirmişlerdir. Ayrıca şehrin Müslüman mahallelerini donatarak büyük şenlikler yapmışlardır. Bu hareketlerini her ne kadar İngiliz hükümeti engellemek istemişse de, ahalinin İslamlığa ve halifeliğe sıkı bağlılığını göz önüne alarak, müdahaleden vazgeçmiştir.

Doğu’da denizyollarının mühim noktaları, İngilizlerin elinde bulunuyor. Aden, Colombo, Singapur ve Hong Kong tamamen İngiltere’nin yönetimi altında olup, son derece intizamlı, bakımlı ve askeri yönden de tahkim edilmiş şehirlerdir. Özellikle bu yerler, ticaret gemilerinin de kömür ve su depoları olduğundan çok önemlidirler. Buralarda, İngiliz donanması ile savaşacak devletlerin gemilerinin harekete geçmesi güçtür. Zira kömürsüz kalırlar. Bu durumu anlayan devletlerden bilhassa Alman hükümeti, bu denizyolu üzerinde bazı önemli mevkiler elde etmeye çalışıyorsa da, geç kaldığından, başarıya ulaşamamıştır.

Almanlar, Kiyaçeo, Ruslar, Pörarthur limanını; İngilizler, Vay-hay-vay ve Hong  Kong; Fransızlar, Tonkin’i elde ederek, Çinlilerin ihracat ve ithalatını yönetimleri altına sokmuşlar, bu suretle gümrük gelirlerinin çoğunu yutar olmuşlardır.

Çinliler, Yaratılış İtibarıyla Nazik Terbiyelidirler

Son günlerdeki Çin meselesinde, büyük devletlerden, büyük rol oynayanlardan biri, Çarlık Rusyasıdır. Mançuri eyaletindeki Rus kazakları Çinliler hakkında kötü muameleler uygulamış, bazı köylerle şehirler yağma edilmiş ve hatta yakılmıştır. Şanghay’daki Çinlilerin isyankar ve ihtilalci tutumları bulunmadığı halde, biçare ahaliye edilen muamele, hayvanlara yapılan muameleden de aşağıdır. Hatta Şanghay’daki Millet Bahçesi’nin kapısına asılan “Buraya köpeklerle Çinliler giremez” tabelası, özellikle köpekleri Çinlilerden de öne alan bir tutumu göstermektedir. Halbuki Çinliler, yaratılış itibarıyla nazik terbiyelidirler, özellikle konukseverlikleri, hiçbir Avrupalıda yoktur.

Buradaki Müslümanlar, halk arasında, iyi tanınmış kişilerdir, İslamiyet’in esaslarını muhafaza etmişlerdir. Yalnız bazı hususlarda İslam kaidelerine ve geleneklerine benzeyen tarafları vardır. Mesela Çin Müslümanları, diğer Çinliler gibi giyinirler, saçlarını uzatırlar. Kadınlar, diğer Müslüman ülkelerdeki kadınlar gibi, kapalı giyinmezler. Hatta camileri ziyaretimiz sırasında, Çinli Müslüman kadınlar, yanımıza gelip ellerimizi öptüler.

Çin Müslümanlarının bir niteliği de, siyasi olaylarda tarafsız kalmalarıdır. Son karışıklıklarda (Boxer İsyanı) özellikle, sahile yakın Tien-Tsin’de, Avrupalıları bile himaye etmişlerdir.

Çinlilerin büyük çoğunluğu, resmi mezhepleri olan Budist ise de, İslamların Çin hükümeti nezdinde itibarlı bir yeri vardır. Her ne kadar Çinlilerin resmi mezhebindeki kişilerle Müslüman Çinliler arasında, birçok kanlı savaşlar olmuş, hatta bir keresinde Yun Nan vilâyetinde 30.000 İslam mahvedilmişse de, buna karşılık veren İslamlar da Kırmızı Nehir sahilinde oturan Budist köylerini, yerle bir etmişler. Sonunda Çin hükümeti, İslamlara hak vermek suretiyle, bu olayı kapamıştır.

21 gün kaldıktan sonra, Sibirya yolu ile Rusya üzerinden dönülmek üzere, bir Japon vapuruna bindik. Çin’deki ahali -buradaki Avrupalıları hayranlıkla ve hayrette bırakacak derecede- heyetimi uğurladı. Bu, kimselere nasip olmamış ve görülmemiş bir uğurlama merasimi idi…

Uğradığımız limanların hiçbirinde konsolosumuz mevcut olmadığından, gerek İslam ahali, gerek alışveriş maksadıyla o taraflara gitmiş olan Osmanlı tebası hayli zorluk çekmekte, bu tutum, ticaretin gelişmesini büyük çapta engellemektedir. Osmanlı tebası birçok Musevi, Hindistan’a ve Çin’e giderek para kazanmışlar, fakat kendilerini himaye edecek bir konsolos olmadığından, başka devletlerin tabiiyetine geçmeye mecbur kalmışlardır.

Moskova’ya varışımızda, ticaret amacı ile oraya gelmiş olan birçok sadık Osmanlı tabalarına tesadüf olunmuş, milliyetleri değişik bulunan birçok İslamlarla da görüşülmüştür. Hepsi, burada bir konsolosluk bulunmadığından şikâyetçidirler.

Bu rapor, Çin’de Avrupalı sömürgecilere karşı gerçekleştirilen Boxer isyanı sırasında II. Abdülhamid tarafından Mirliva Enver Paşa komutasında Müslüman Çinlilere gönderilen ve sömürgecilere karşı ayaklanmamalarını nasihat etmekle görevli heyetin üyelerinden Kolağası Nâzım Bey’in dönüşte II. Abdülhamid’e sunduğu rapordur.

Kaynak: Taha Toros, Yakın Tarihimiz, sayı 20

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.