Hattı Hümayun Nedir?

Hattı Hümayun, emirlerinin yerine getirilmesi için Osmanlı padişahları tarafından bizzat yazılan fermanlara ya da padişahın elyazılarına verilen addır. Hatt-ı Şehriyâri ya da Hatt-ı şerif olarak da adlandırılır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda XVI. yüzyıla kadar padişahlar seyrek olarak ve pek sınırlı konularda yazılı emirler verirler, daha çok sadrazam ya da öteki görevlilerce hazırlanan fermanları onaylarlardı. Vezir ve kazaskerlerin huzura kabul edildikleri arz günlerinde sadrazamlar tarafından kendilerine arz edilen konular hakkında, sözlü olarak düşündüklerini söylerler ve sadrazamlar da gereken işlemi yaparlardı. Padişahlar görüşlerini bu biçimde sözlü olarak bildirdikleri gibi, kimi zaman kendilerine sunulan yazılı kâğıtların üst kenarına kısaca kendi el yazılarıyla yazarlardı.

Murat III (1574-1595) sadrazamlarına güvensizliğinden emirlerini doğrudan Hattı Hümayun ile vermeye başladı. Padişah adına Divanı Hümayun’dan yazılan tuğralı fermanların önemi azaldı; bunlara güven duyulmadığından mutlaka hattı hümayun istenmeye başlandı. Bu durum, Divanı Hümayun’un önemini azalttığı için devlet işlerinin aksamasına neden oldu. Murat III’ten sonra tahta çıkan bazı genç ya da aklen rahatsız padişahlar zamanında daha da bozulan Hattı Hümayun usulü Köprülüler’in dirayetli yönetimleri sayesinde makul bir biçime sokulabildi.

Osmanlı padişahlarının dört çeşit Hattı Hümayun’ları vardı:

  • Tümüyle padişahın yetkisinde olan Enderunı Hümayun’a nakil ve atanmalar ile Enderun’dan dış hizmetlere atanmalar (çıkma) hakkındaki yazılar.
  • Herhangi bir sorun hakkında sadrazamların “telhis” ya da “takrir” denilen arz tezkirelerinin üzerine bizzat padişah tarafından yazılan mütalaa.
  • Herhangi bir konuda bizzat padişah tarafından yazılan ferman (beyaz üzerine hattı hümayun).
  • Divanı Hümayun’dan çıkan tuğralı fermanın üzerine padişahın kendi el yazısıyla yazdığı not (hattı hümayunla muveşşah ferman).

XVIII. yy. ikinci yarısından başlayarak kendilerine sunulan sorunlar hakkında padişahların hattı hümayun ile verdikleri emirler önem kazandı. Sorumluluktan kaçan sadrazamlar, her şeyi padişahtan sorarak Hattı Hümayun ile emir almayı gelenek haline getirdiler Bu dönemde devlet işlerini bizzat izleyen ve en çok hattı hümayun çıkaran padişah I. Abdülhamit’dir.

Hattı Hümayun’un Yerini İrade’nin Alması

Hattı Hümayun’lar, “talik”, “talik kırması”, “nesih” ve “rika” ile yazılırdı. Mahmut ll’den başlayarak yalnızca “rika” ile yazılması âdet oldu ve bu Osmanlı saltanatının sonuna kadar sürdü. “Telhis”, “takrir”, “ferman” ya da “hattı hümayun” yazılması usulü 1832 yılından başlayarak bırakıldı ve yerini “irade” aldı. Bu tarihten sonra başkâtipler sadrazam tarafından sunulan evrakı padişaha okuduktan ve onun sözlü iradesini aldıktan sonra gereğini bir tezkire ile Babıali’ye bildirmeye başladılar. Padişah tarafından bizzat çıkarılan iradeler de yine başkâtip tarafından bir tezkire ile sadrazama bildirilirdi. Sadrazamların “tezkirei samiye” denilen arz tezkirelerinin üzerine bazı Hattı Hümayun’ların yazıldığı görülürse de bunlar pek azdı.

Hattı Hümayunlar’dan bazılarının hangi padişaha ait olduğunu saptamak oldukça zordur. Çünkü bazıları belgelerin işlem görmeleri sırasında dolaştırılmamaları için kesilmiş ve belgeden ayrı olarak saklanmıştır.

Bundan başka, bizzat padişahın yazısı olmayıp, fakat devlette yapılacak esaslı ıslahata ilişkin padişahın emir ve iradesi ile ilan edilen fermana da “Hattı Hümayun” denilirdi, 1839 tarihli Gülhane Hattı Hümayunu gibi. Sadrazamlar azledildikten zaman, yerine geçen yeni sadrazama hitaben yazılarak, Babıali’ye gönderilen ve devlet işleri hakkında bir talimat niteliğinde olan hattı hümayunlar da vardı. Bunlar çok kere padişahların kendi yazıları ile olur ve yazının kime ait olduğu bilindiğinden altına imza konulmazdı. Eğer padişah bu hattı hümayunu kendisi yazmamış ise, kendi iradesiyle yazıldığını belirtmek için altına İmzasını atardı. Tanzimat’tan önce yeni sadrazama Hattı Hümayun, atanmasından 3 gün sonra gönderilirdi. Bu tarihten sonra hattı hümayunun sadaret alayı ile birlikte, başkâtip tarafından Babıali’ye getirilmesi gelenekleşti. Tanzimat’ın ilanına kadar, Enderun atamalarına ilişkin olanlar dışında Hattı Hümayun’lar reisülküttaba teslim edilir ve her aya ait Hattı Hümayun’lar bir torbaya konulup üzeri mühürlenirdi. Sonra hepsi bir sandığa yerleştirilerek o da mühürlenir ve işi bitmiş olanlar arşivde saklanırdı.

Doğrudan doğruya Divanı Hümayun’dan ya da maliyeden yazılarak padişahın tuğrası çekilen bir fermanın baş tarafına padişah kimi zaman elyazısı ile fermanda geçen hükümleri onayladığını bildiren bir cümle “Padişahın elyazısı ile süslenmiş anlamında “hattı hümayunla muveşşah ferman” yazıyordu. Bu tür fermanlar kendisine gönderilen kimse için büyük iltifat sayıldığından, vezirler arasında rekabetlere de neden olurdu. Örneğin Hattı Hümayun ile tayin edilmiş bir komutan bir şansızlığı nedeniyle savaş içinde sadrazam tarafından azledilmek istenince Hattı Hümayun ile atandığını ileri sürerek direnebiliyordu.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.