Nostradamus: Tarihin En Büyük Kahini

Nostradamus‘un adı anıldığında bugün bile insanların çoğunun aklına normal tepkileri arasında huzursuzluk, korku ve kaderci endişe gelir. Sanki 16. yüzyılın bu ünlü hekim ve büyücüsü şiirleri aracılığıyla yalnızca geleceği bildirmekle kalmamış, yattığı mezarından o geleceği kontrol etmiş gibidir. Bugün bile hakkında araştırmalar yapılan ve kehanetleri gizemini koruyan Nostradamus kimdir? Esrarengiz Ortaçağ doktoru ve kâhini, bir sihirbazın, bilinmeyenin karanlık ve tehdit edici efendisinin, falcılık ve büyücülüğün sözü edilemeyen ülkelerine karışan birisi mi?

Adını doğduğu köyden alan Michel de Nostredame mütevazı bir Yahudi-Fransız ailesinin çocuğudur. 14 ya da Aralık 1503’te,  İtalya’dan göç etmiş Yahudi bir ailenin oğlu olarak Fransa, St. Remy-de-Provence’de doğdu. Babası Jaume de Nostredame bir noterdi ve varlıklı sayılırdı. Ailesinin şiddetini giderek artıran bu dini bağnazlık döneminde ayakta kalabilmek için atalarının Musevi dininden dönmüş olması nedeniyle Michel Katolik olarak büyümüştür. Oysaki köken olarak İsaşar adlı bir Yahudi kavminden gelmekteydi ki, bu kavim Eski Ahit de bile sözü edilen en tanınan Yahudi kavimlerinden birisidir.

Yedi ya da sekiz erkek çocuğunun en büyüğü olan Michel’i,  Anjou kralının doktoru olan dedesi yetiştirmiş, gence Yunanca, Latince, İbranice ve matematiğin yanında ve o dönemde astrolojiden ayrılmamış olan astronomi öğretmiştir (Bu durum bazı kaynaklarda dedesinin henüz kendisi 1 yaşında iken öldüğü ileri sürülüp olanaksız olarak anlatılmaktadır). 15 yaşında iken Avignon Üniversitesi’ne kaydolmuş fakat yalnızca bir yıl sonra veba salgını üniversiteye ulaşınca zorunlu olarak ayrılmıştı. Yaklaşık sekiz yıl boyunca bitkiler üzerinde araştırmalar ve eczacılık yaptıktan sonra 1529’da tıp eğitimi almak için Montpelier Üniversitesi’ne kaydoldu. O yıllarda eczacılık bir bilim dalı değil ticaret sayılıyor ve Montpelier bu işle uğraşanlara hiç sıcak bakmıyordu. Nostradamus da eczacılıkla uğraştığından kısa süre sonra üniversiteden uzaklaştırıldı. (Nostradamus’un Montpelier Üniversitesi’ne giriş tarihi ve mezun olup olmadığı konusu kaynaklarda farklı anlatılmakta ve bilgiler kesin değildir.)

O sıralarda Ortaçağ Avrupa’sında Kara Ölüm olarak bilinen veba kol geziyordu. Nostradamus Narbonne, Bordeaux ve Tauoluse gibi birçok kenti dolaşmış, çok geçmeden vebanın tedavisi için kullandığı alışılmamış yöntemlerle epey ün kazanmıştı. O zamanki doktorlar vebanın birçok farklı hastalığın birleşmesinden kaynaklandığını düşünüyordu. Çoğu sarımsak suyuna batırılmış, deriden yapılmış korkunç görünümlü bir elbise giyiyor ve hastalarını cıvayla yapılmış ilaçlarla tedavi etmeye çalışıyordu. Binlerce insan yalnızca vebadan değil kan akıtma gibi ilkel yöntemlerin uygulanması nedeniyle ölüyordu.

Oysa Nostradamus hijyen konusunda ısrar etmiş, ilkel antiseptikler kullanmıştı ve hastalığın nasıl bulaştığı konusunda meraklı olduğu ve geleneklerin öngördüğü gibi hastalarından kan almayı reddettiği anlaşılmaktadır. Bütün bunlar o zaman hakim olan tıp otoritelerine ters gelmekteydi.

Bundan da ötesi, hastalarını gerçekten iyileştirmek istiyordu. Hastalığın Tanrının günahkarlara gönderdiği bir gazap olduğu ve hastalığa yakalananlardan kaçınılması gerektiği görüşünü benimsemiyordu. Bu görüş bugün Hıristiyan köktendincilerin çoğunun AIDS salgınına karşı gösterdikleri kaderci davranışın benzeri olarak görülebilir.

Felaketler Nostradamus’un Peşini Bırakmıyor

Nostradamus vebalı hastaları tedavi etmek için Fransa’yı dolaştıkça ünü de giderek yayılmıştı. 1531’te ünlü Rönesans filozofu Julius Cesar Scaliger ona haber göndererek kendisiyle tanışmak ve bilgi birikimlerini paylaşmak için onu Agen’e çağırdı. Burada maddi durumu iyileşince evlendi ve iki çocuk sahibi oldu. Ancak kara ölüm Nostradamus’un ailesine de ulaşmıştı. 1534’te önce iki çocuğunu, hemen ardından karısını vebaya kurban verince Agen’deki mutluluğu kısa ömürlü oldu. Bu durum onu oldukça sarsmıştı. Tıbbi yeteneklerini ailesi için kullanamaması acı bir ironiydi. Yüreğiyle birlikte ünü de bir yara almıştı. Bunu başka felaketler izledi. Ev sahibi ile kavga etti, karısının ailesinden eziyet gördü ve hepsinin de ötesinde 1538’de Engizisyon’un dine küfür suçlamasıyla karşılaştı. Kendinden beklenen akıllı hareketi yaparak yine yollara düştü ve onlardan uzak durdu.

Nostradamus hayatının bu bölümüne kadar bir hekim ve entelektüel olarak tanınıyordu. Ama eşi ve çocuklarının vebadan ölmesi ve peşinden yaşadıkları derin bir iç sorgulama ve kişisel değişim dönemini getirdi.  Bundan sonraki altı yıl içinde Lorraine, Venedik ve Sicilya’da görüldü. Türkiye, Mısır ve Yunanistan gibi birçok ülkeyi gezerek bilgisini artırmaya çalıştı. Gittiği her yerde yazacağını söylediği bir kitap için yerel eczacılardan malzeme topladı. Bu dönemdeki yaşamı hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmediği için bu boşluk şaşırtıcı kişisel kehanetler ve hemen hemen büyücülük sayılacak olaylarla doldurulmuştur. Örneğin rivayete göre Nostradamus bir gün yolda giden genç bir keşişin önünde diz çöker. Yanındakiler neden böyle yaptığını sorduklarında, “Papa’nın önünde diz çökülür” der. O keşiş 1585 yılında Papa olacak IV. Sixte’den başkası değildir.

Gezgin 1544’te Marsilya’ya vardı. Burada kışın şiddetli yağışlarının neden olduğu taşkınlar fareleri yuvalarından etmiş ve yeniden veba başlamıştı. Bunun sonunda Nostradamus’un işleri de arttı. 1546’nın Mayısında Aix-en-Provence kenti de kendisinden yardım istedi. Nostradamus her zaman olduğu gibi oraya da koştu ve hastalarına özellikle temiz hava ve temiz su önerdi. Hemen hemen tek başına çalıştığı kentte günün kahramanı olmuştu.

Centuries: Genel Kehanet Koleksiyonu

Nostradamus bundan sonra 1547’de kardeşi Berthard’ın daveti üzerine Salon kentine geldi. Burada Anne Ponsarde adında zengin bir dulla evlendi (bugüne kadar ayakta kalmış Salon’daki evleri onuruna yenileştirilmiştir). Bu evlilikten de üç erkek üç kız olmak üzere altı çocuğu oldu. Ancak artık tıpla eskisi kadar ilgilenmiyor, günlerini daha çok yazmakla geçiriyordu. 1550 yılında içinde gelecekle ilgili kehanetlerinden de olduğu Çiftçinin Almanakları’nı yayımlamaya başladı. Adının Latince söylenişi olan Nostradamus’u da bu yayınlarında ilk kez kullandı.  Daha sonra bir çalışma odasına dönüştürdüğü evinin üst katında Prognostications (Kehanetler) adlı eserini yazmaya başladı. Fakat Engizisyon korkusundan dolayı bu yeteneğinin Tanrının kendisine bir lütfu olduğunun özellikle altını çiziyor ve İncil’in “yaşlılarınız düşler görecekler ve gençleriniz hayaller göreceklerdir” sözüne bağlıyordu.

Fakat en iyi ve en büyük çalışması bunun ardından gelecekti. Çok daha yoğun çalışan Nostradamus en büyük eserini hazırlıyordu: Centuries adı verilen genel bir kehanet koleksiyonu. Eser, her biri yüz adet dörtlükten oluşan on kitap olacaktı ve bu eserde onun yaşadığı çağdan günümüze ve bin yılın başına kadar yer alacak olaylar ayrıntılarıyla bildirilecekti.

Nostradamus’un kehanetleri yazarken nasıl bir yöntem izlediği fazla bilinmese de ilk iki dörtlüğünde yazdıkları az çok fikir sahibi olmamıza yardım eder. Kehanetlerini bir bakır sehpa üzerindeki su dolu pirinç bir kapta beliren yansımalara bakarak yaptığı anlaşılmaktadır. Elindeki bir değneği pirinç kasenin üzerinde titreşimler yaratacak biçimde gezdirir ve yansımaların görünmesini beklerdi. Bu işe başlamadan önce hem cübbesinin eteklerine hem de ayağına su serperdi. Odasının tabanında boydan boya mumlar yakardı. Kendisini transa soktuğu ve trans halinde esrarengiz sesler duyduğu da anlaşılmaktadır. Bu işi aylar boyunca her gece yaptığı anlaşılmaktadır. Gereksinim duyduğu mutlak sessizliği ve yalnızlığı yalnızca geceleri yakalayabiliyordu. Bundan sonra çıkan kehanetlerin yer ve zamanlarını daha kesin belirleyebilmek için birçok teknikten -bu arada eski kitaplar ve astrolojik hesaplar- faydalanmaktaydı. En son olarak bu görüntülerini, onları daha çok hatırda tutturacak ve oynanmasına güçlük getirecek dörtlükler haline sokuyordu. Engizisyon sürekli kendisini izlediğinden ve kehanetlerinin sonradan çok doğru çıkması durumunda büyücülükle suçlanacağından, yazılı kaynaklarını yakmış ve kehanetlerin de, sonradan kendisinin de belirteceği gibi, “kehanetten çok bulanık terimlerle yazılmış olmasına” önem göstermiştir. 1555 yılında Nostradamus bu durumu şöyle anlatacaktı:

Her ne kadar olacak olayları önceden görmekteysem de, bunları kimseye söylememeye razıydım. Ancak daha sonra herkesin iyiliği için, gelecekte olacak olayları özellikle de en acil olanlarını karanlık ve şifreli cümlelerle açıkladım.

Özgün kehanetleri ne olursa olsun, bunları sonradan “derleyip düzenleme” işleminde yatan tehlikeler de vardı. Önemli bir tehlike, günün dini beklentilerinin ve ölümden sonrasına ilişkin inançların özgün kehanetin içine karışmasıydı. Büyük eserini sonunda tamamladığında önsözünü oğlu Cesar’a açık ve düzyazıyla bir mektup biçiminde yazdığından kehanetler öne çıkmıştır. “O güne kadar görülmedik” sayısız felaket, salgın hastalık, açlık, ihtilal ve su baskınları olacaktı. İki yüz yıl önceki veba salgınında olduğu gibi insanların sayısı o kadar azalacaktı ki, tarlalarda çalışacak kimse kalmayacaktı. Ancak ondan sonra, bu karanlık ve kasvetli çağın ardından en son altın çağ ya da bininci yıl gelecekti.

Ün ve Servet

NostradamusFakat büyük eserini tamamlamayı başaramayacaktı. 1555’te ilk baskı yalnızca üç Centuries’den ve dördüncünün bir kısmından oluşmaktaydı (eski Fransızcada ‘centurie’ sözcüğünün buradaki anlamı yüz dizelik bir grup demektir ve yüzyılla bir ilgisi yoktur). 1568 baskısında bile yedinci Centurie’nin bulunması gereken dörtlülerinden ellisi eksikti -ama Nostradamus’un genç oğlu Cesar’a hitaben yazılmış önsöz niteliğinde bir mektup içeriyordu.

Eser belki tamamlanmamıştı ama etkisi muazzam olmuştu. Nostradamus hemen saraya davet edildi. Kraliçe Catherine de Medicis başta olmak üzere herkes kendisine bir şeyler danıştı. Kraliyet ailesinin tüm çocuklarının horoskoplarını çıkarması istendi; ancak bu Centuries’de hemen hemen hepsi için, kendisine özgü gizli biçimiyle de olsa, kötü talih öngördüğü için gayet güç ve hassas bir işti. Nostradamus kraliçenin 7 oğlundan dördünün erkenden öleceğini söyledi ve tarih Nostradamus’un bu kehanetlerini haklı çıkaracaktı.

Kendisi için seçtiği bu yolun şahsına ne kadar tehlikeli olabileceğini önceleri düşünmemiş olsa bile artık böyle bir kuşkusu kalmamıştı. Zira ilk yüzlüğünün 35. dörtlüğünde Fransa Kral II. Henry’nin bir dövüş sırasında öleceğini ima etmişti ve kitabına el kondu:

Genç aslan yaşlı aslanı tek bir dövüşte yenecek
Altın bir kafeste gözleri sönecek
İki yara bir olacak
Ardından acılar içinde ölecek

Bu kehanet 1559 yılında II. Henry’nin kızının düğünü için düzenlediği turnuvada gerçekleşti. İskoç Muhafız Alayı’nın genç komutanı ile turnuvada mızrak dövüşü yaparken mızrağın bir parçası altın miğferinin içinden girmiş ve kralın gözüne saplanmıştı. Gözü kör olmuş ve beynine kadar ilerleyen mızrak enfeksiyon yaratmıştı. Kral on gün boyunca acılar içinde kıvrandıktan sonra öldü.

Nostradamus’un kehanetinde belirtiği tüm ayrıntılar gerçekleşmişti. Onun zamanında gelecekten ancak cadıların ve büyücülerin haber verebileceği düşünülürdü ve cezası kesindi. Kralın can verdiği gün Engizisyon’un önünde toplanan kalabalık Nostradamus’un yakılmasını istiyordu. Kraliçe Catherine’nin korumasında olduğu için dokunamadılar ama Paris yargıçlarının kendisinin sözde büyücülük uygulamaları konusunda ciddi bir soruşturma başlattıkları haberi kulağına ulaşınca Nostradamus hemen kendisinden bekleneni yaptı. Yine yollara düştü. Salon’a döndüğünde yeni kazandığı ünü hakkında söylenebilecek, karanlık kuşkuları örtecek büyüklükteydi. Özellikle Fransız kraliyet ailesi hakkındaki kehanetleri doğru çıktıkça şöhreti giderek yayılıyordu.

Kraliçe o kadar etkilenmişti ki, bir gün kâhini Salon’daki evinde bile ziyaret etmişti. Söylentilere göre Nostradamus bu ziyarette kadının maiyetindeki önemsiz birinin adını vererek ilerde Kral IV. Henry olacağını kendisine bildirmişti.

Nostradamus birkaç gün sonra Arles’da bulunan Kraliçe ile oğlu yeni Kral IX. Charles’ın yanına çağrıldı ve kendisine 300 altın ihsanında bulunuldu. Nostradamus’un zaferi mutlaktı fakat gut, romatizma ve su toplaması ile giderek hastalanıyordu. Fakat Centuries hem Fransa’da hem dış ülkelerde basıldıkça (ve günümüze kadar bu baskıların ardı arkası kesilmemiştir) en azından zengin, ünlü ve mutlu olarak ölebilirdi.

Ve Nostradamus 2 Temmuz 1566 sabahı altmış iki yaşındayken öldü. 1 Temmuz akşamı asistanı Jean de Chavigny kendisine iyi geceler dilemek için odasına geldiğinde ona şöyle demişti: “Yarın güneş yükselirken beni canlı göremeyeceksiniz.” Asistanı sabah odasına girdiğinde onu yatağının hemen yanı başında ve bir sedirin kenarında ölü buldu. Tıpkı 141. Kehanet’te belirttiği gibi ölmüştü:

Kralın armağanını aldıktan sonra
Bir saray dönüşü, verecek son soluğunu.
En sevgili dostları, yakınları yatağının
Ve sedirin başında; ölmüş bulacaklar onu.

Biraz fırtınalı da olsa çok olağanüstü ve yüzyıllarca dünyanın dört köşesinde sözü edilecek bir yaşam son bulmuştu. Nostradamus, o kadar çok sevdiği gecenin sessizliği içinde yatarken dünyanın kendisini daha pek çok konuşacağını düşünerek gülümsemiş olabilir.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.