Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Ulusal-Laik Eğitime Geçiş

Osmanlı’da uzun yıllar boyunca süren dini ağırlıklı eğitimin sonunda Tanzimat döneminde (1839-76) ahiret kadar dünya yaşamını da amaç edinen bir eğitim ilkesi nihayet uygulamaya konulmuştu. Tanzimat’a kadar Osmanlı Müslüman toplumları için eğitim ve öğretim yalnızca “öbür dünya”ya yönelikti. Tarih, coğrafya, felsefe, hesap, biyoloji benzeri dersler de, meslek ve beceri kazandıran eylemler de de mektep ve medrese eğitim programlarına dahil değildi. Tanzimat ilan edildiğinde, bu geleneksel ve dini ağırlıklı öğretim kurumlarının yanında yarı uhrevi yarı dünyevi yeni okullar öngörüldü.

Amaç edinilen çağdaş uygarlığa ve kültüre ulaşmak için eğitim ve öğretimde birliğe inanan Mustafa Kemal, daha Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği günlerde Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’nde baştan beri izlenen eğitim ve öğretim yöntemlerinin ulusun gerilemesine neden olduğunu ileri sürmüş ve 31 Ocak 1923’te İzmir’de halk ile yaptığı bir konuşmada “ulusumuzun eğitim ve öğretim yuvaları bir olmalıdır” diyerek Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ilk işaretlerini vermişti.

29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyetin üzerinden daha altı ay geçmeden, eskilerin düşünüp de adını söyleyemedikleri medrese-mektep ikiliğinin kaldırılması, ulusal, halkçı, çağdaş ve laik eğitime geçilmesi korkusuzca tartışmaya açıldı. Eğitimde kız-erkek eşitliği, köy ve köylü eğitiminin önemi, (daha uzun zaman lafta kalacak olmasına rağmen) demokratik eğitim kavramları da yasal düzenleme öncesinde Meclis’te ve Meclis dışında çokça irdelendi. Meziyet ve zekâya bağlı olarak “eleyici öğretim” sisteminin, parasız eğitimin, ortaokul-lise aşamalarının programları ve süreleri üzerinde de duruldu.

Cumhuriyetin ilân edildiği sıradaki okur-yazar nüfus ve bunun genel nüfusa oranı konusunda ise veriler yoktur. Ancak 1927 ilk Genel Nüfus Sayımındaki yüzde 10,6’lık okur-yazar oranının, 1923’te de aşağı yukarı aynı düzeylerde bulunduğunu kabul etmek gerekiyor. Sonuç şudur: Saltanattan Cumhuriyete geçişte, kadınların ve kızların yüzde 98’i ümmi olmak üzere 12 milyon nüfusun ancak 1 milyonu “okur-yazarım” diyebiliyor, 355 bin çocuk ve genç de imkânları, şartları birbirinden çok farklı ama ortak adları “mektep” olan eğitim kurumlarına devam edebiliyordu. Görevdeki 12 bin öğretmenin ise en iyimser tahminlerle ancak 3-4 bini Muallim Mektebi, Sultani, İdadi çıkışlı, diğerleri ise medreseden yetişme veya ilkokul öğrenimliydi.

Atatürk ve onunla birlikte yeni Türk eğitiminin ilkelerini, yönünü saptayanlar olası ki, bu yetersiz tabloyu, köklü bir devrimin temelleştirilmesi bakımından bir fırsat olarak değerlendirdiler. 1 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış söylevinde Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1934’e değin çıkartılacak ve yaşama geçirilecek “İnkılâp Kanunları”nın başlama işaretini verirken, öncelikle öğretim birliğini (Tevhid-i Tedrisat) vurguladı:

Türkiye’nin eğitim ve öğretim politikasının tam ve hiçbir kuşkuya yer vermeyen bir açıklıkla belirtilip uygulanması gereklidir. Bu politika, her anlamıyla milli bir kapsamda olmalıdır… Memleket evlâdının birlikte ve eşit olarak edinmeye mecbur oldukları bilimler ve fenler vardır. Yüksek meslek ve ihtisas erbabının ayrılabileceği eğitim dereceleri kadar eğitim ve öğretimde birlik sağlanması, sosyal yaşantının gelişmesi ve yükselmesi için önemlidir. Bu sebeple Şer’iye Vekâleti ile Maarif Vekâletinin bu konuda fikir birliği yapması arzu edilir…

2 Mart 1924 günü Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubu’nda görüşülen 3 yasa tasarısı, ertesi günkü Genel Kurul’da kabul edildi. Birbiriyle ilgili ve bağıntılı üç alandaki bu yasalar, sonraki devrim yasalarının da temelini oluşturur: Halifeliğin kaldırılması, Osmanlı Hanedanı’nın yurt dışına çıkartılması, Şer’iye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılması, Tevhid-i Tedrisat Kanunu.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Amacı

Türkler ve Müslümanlar Tanzimat’la birlikte biraz olsun dünya yaşamına ilişkin eğitim almaya başlamışlarken, azınlıkların, yabancıların okullarında ise her yönüyle yaşama dönük, ileri programlar uygulanıyordu. Her okul istediği gibi program yapabilmekte, dilediği insanları öğretmen olarak görevlendirmekteydi. Devletin denetim ve gözetim yetkisi sınırlı ve göstermelikti. Vakıf mahalle mektepleri tümüyle denetim dışındaydı. Yapıları, programları, öğretim kadroları, amaçları farklı okullar ve medreseler, birbirlerinden kopuk, aynı ruhta, dünya ve ahiret görüşleri bağdaşmayan kuşaklar yetiştiriyordu. Kurumlar arasında da şiddetli mücadeleler vardı. Eskiler yenilere, yeniler de eskiye düşmandı. Yabancılar aldıkları eğitim sayesinde, yaşamın her alanında devletin asli unsuru olan Türklerden çok daha başarılı oldukları gibi içinde yaşadıkları toplumun değerlerinden uzaktı.

Ayrıca Tanzimat’tan beri süregelen iki yanlı eğitim ve öğretimin yetiştirdiği iki ayrı aydın tipi Cumhuriyet kurulunca başlatılan reform çalışmalarında birbirine karşıt tarafları oluşturdular. Tanzimat’la kurulan ve sonraki dönemlerde sayıları artan Batı benzeri okullardan mezun olanlar devrim yanlısı görülürken, medrese çıkışlılar en başından beri tuttukları bağnaz tavırları sürdürerek yapılan devrimlere karşı çıkıyorlardı.  Yeni çağdaş Türkiye’nin kurulması için ya iki kanadın uzlaşması gerekiyordu ya da devrimci kanadın diğerine üstün gelmesi. İki kanadın uzlaşması olanaksız olduğundan bir öğretim birliği yasası artık zorunluydu.

Saruhan Mebusu Vâsıf Bey (Çınar) ve 57 arkadaşının önerdiği Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun amacı özetle şöyleydi:

Bir devletin genel eğitim siyasetinde, milletin düşünce ve duygu bakımından birliğini sağlamak gereklidir ve bu da öğretim birliği ile olur. Tanzimat’ın ilan edildiği sıralarda öğretim birliğine geçilmek istenmişse de başarılı olunamamış, bilakis bir ikilik ortaya çıkmıştır.

Bu ikilik eğitim ve öğretim birliği bakımından birçok kötü ve sakıncalı sonuçlar doğurmuş, iki türlü eğitimle memlekette iki tip insan yetişmeye başlamıştır.

Önerimiz kabul edildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki bütün eğitim kurumlarının biricik mercii Maarif Vekâleti olacaktır. Böylece bütün eğitim yuvalarında, Cumhuriyetin irfan siyaseti, ortak bir eğitim yolu izlenecektir.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Maddeleri

tevhidi-tedrisat yasası1982 Anayasası’nın 174. maddesiyle öteki İnkılâp Kanunları ile anayasal güvenceye alınan 430 no.lu Tevhid-i Tedrisat Kanunu toplam yedi maddeden oluşmaktadır. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun maddeleri şunlardır:

  • Türkiye dahilindeki bütün müessesat-ı ilmiye ve tedrisiye (öğretim ve bilim kurumları) Maarif Vekâletine merbuttur (bağlıdır).
  • Şer’iye ve Evkaf Vekâleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekâletine devir ve raptedilmiştir.
  • Şer’iye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde mekâtip ve medarise (okullar ve medreseler) tahsis olunan mebaliğ (ödenekler) Maarif bütçesine nakledilecektir.
  • Maarif Vekâleti, yüksek diniyat mütehassısları yetiştirilmek üzere Dârülfünûn’da (Üniversite) bir İlahiyat Fakültesi tesis ve imamet ye hitabet (imamlık-hatiplik) gibi hidemat-ı diniyenin (din görevlerinin) ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler kuşat edecektir (açacaktır).
  • Bu kanunun neşri tarihinden itibaren terbiye ve tedrisat-ı umumiye (genel öğretim ve eğitim) ile müştegil (uğraşmakta) olup şimdiye kadar Müdafaa-yı Milliye (Milli Savunma)’ye merbut (bağlı) olan askeri rüşti ve idadiler (orta ve liseler) ile Sıhhiye Vekâletine merbut olan Dârüleytamlar (öksüz yurtları-Yetiştirme yurtlan) bütçeleri ve heyet-i tâlimiyeleri (öğretim kadroları) ile beraber Maarif Vekâletine raptolunmuştur (bağlanmıştır). Mezkûr rüşti ve idadilerde bulunan heyet-i tâlimiyelerin cihet-i irtibatları (ilişki durumları) âtiyen (ileride) ait olduğu Vekâletler arasında tahvil ve tanzim (değiştirme ve düzenleme) edilecek ve o zamana kadar orduya mensup olan muallimler orduya nisbetlerini (bağıntı) muhafaza edecektir. (637 Sayılı 22.4.1925 Tarihli Kanunla eklenen fıkra: Harbiye Mektebine menşe (kaynak) teşkil eden askeri liseler bütçe ve kadrolarıyla Müdafaa-yı Milliye Vekâletine devrolunmuştur).
  • İşbu kanun tarih-i neşrinden (yayını tarihinden) muteberdir.
  • İşbu kanunun icra-yı ahkâmına (hükümlerinin yürütülmesine) İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) memurdur.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Sonuçları

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun sonuçları oldukça kesin oldu. Görüleceği gibi yasa öylesine radikaldir ki, ilk anda askeri ortaokullar ve liseler bile Maarif Vekâletine bağlanmış, fakat bir yıl sonra Harp Okulu gibi öteki askeri okullar da Milli Savunma Bakanlığı’na bırakılmıştır. Yasanın temel amacı ve hedefi, ilk, orta ve lise düzeylerinde, yeni kuşaklara ortak bir ulusal kültür vermek, kuşakları farklı akımların, görüşlerin, maksatlı yetiştirme ve koşullandırma emellerinden uzak tutmaktı. Bu da ancak, tüm okulların Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile sağlam bir güvenceye kavuşturulabilirdi.

Askeri okullar ise Öğretim Birliği Yasasına eklenen bir fıkra ile Milli Savunma’ya bırakıldı. Yalnız, İstanbul Dârülfunûn’u ile yükseköğretim veren diğer okullar (ilahiyat dışında) yasa kapsamına alınmamıştır.

Maarif Vekâleti emrine verilen 479 medrese de yasa çerçevesinde kapatıldı. Yasa kabul edildiğinde medreselerde kayıtlı yaklaşık 18.000 öğrenci olmasına karşın bunlardan yalnızca 6.000’i eğitime devam ediyordu. Diğerleri ise  II. Abdülhamit döneminde çıkarılan bir yasayla medrese öğrencileri askerlikten muaf tutuldukları için medreselere kayıt yaptıranlardan oluşuyordu. Kanun’un 4. maddesi modern anlamda ve üniversite bünyesinde İlahiyat Fakültesi ile imam ve hatip yetiştirecek orta düzeyde okullar açılmasına izin vermekteydi. Açılan ilk İlahiyat Fakültesi 1934 yılında öğrenci sayısı 20’ye düşünce yapılan eğitim reformuyla “İslam Tetkikleri Enstitüsü”’ne dönüştürüldü. 1923-1924 yılları arasında açılan 29 İmam-Hatip Okulu ise bunlara karşı bir politika izlenmediği ve zorlamalar olmadığı halde 1930-1931 öğretim yılında öğrenciler tarafından yeterince ilgi görmemeleri nedeniyle kapatıldı.

Tevhid-i Tedrisat, “öğretim birliği” kavramı içinde çağdaş eğitimi, ulusal ve laik öğretim programlarını, örgün ve yaygın eğitim alanlarında örgütsel ve kurumsal yenileşmeyi hedef alarak, eski kurumların yaşatılabilmesi olanaklarını kurutmuştur. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki ilk üç yılda (1924-27) resmi okullara medreselerden sızan dinsel ağırlıklı eğitim, buna paralel olarak Arapça ve Farsça öğretimi kaldırıldı. Okulların Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimine girmesi ve medreselerin tarihe karışmasıyla öğretim laik bir tabana oturdu. Böylece yüzyıllar boyunca bilimsel düşünceyi köstekleyen nedenler ortadan kaldırıldı. Öğretimin dinsellikten arındırılıp çağdaşlaşması ile rasyonel düşünceye, bilime giden yollar açıldı.

Öğretimin birleştirilmesiyle aynı fikir, aynı duygu ve aynı düşünceye sahip insanlar yetiştirildi. Bu suretle ülkü birliği, kültür birliği yolunda güçlü adımlar atıldı. Uluslaşma süreci hız kazanıp ümmet toplumundan ulus toplumuna geçiş sağlandı. Rejim ve devrim karşıtı güç odaklarının olası dayanakları ortadan kaldırıldı. Cumhuriyet’e ve değerlerine inanan, Atatürk devrimlerini benimsemiş kuşaklar yetiştirilmesinin önü açıldı.

Tanzimat’tan sonra sayıları hızla artan yabancı okullar denetim altına alındı. Azınlık ve yabancı okullarda Tarih, Coğrafya, Yurtbilgisi derslerinin okutulması, yabancı ya da azınlık dili yanında Türkçenin de öğretilmesi sağlandı. Kolej ve öteki yabancı okullarda dinsel simgeler ve amacı değişik ulusal duygularını aşılamak olan dinsel öğretiler yasaklandı. Daha sonra yabancı okulların ilk kısımları kaldırılarak, ilköğretimin mutlaka Türk okullarında görülmesi zorunluluğu getirildi. Öğretim Birliği Yasası’na karşı gelerek dini esaslı eğitim vermekte ısrar eden yabancı okullar kapatıldı. Azınlık okulları da doğrudan Maarif Vekâletine bağlandı. 1927’de, Türkiye’de salt Müslümanların yaşamadığı, başka dinlerden insanların da bulunduğu gerekçesiyle ilk, orta ve liselerden din dersleri kaldırıldı.

Özetle çağdaş ve laik devlet anlayışına uygun şekilde hazırlanan Öğretim Birliği Yasası, eğitimin çağdaş bilim gereklerine uygun duruma getirilmesiyle ulusal bütünleşme ve çağdaşlaşma yolunda atılan en büyük adımlardan biri olmuştur. Bu atılımlar, 1928’deki Harf Devrimi‘ne uygun ortamı hazırlamıştır.

6 Yorum

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.