AKP Nasıl Bir Gençlik İstiyor?

2002’de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, 150 yıllık Türkiye tarihinin en kötü eğitim politikalarını savunuyor ve elinden geldiği kadar da uyguluyor. “Elinden geldiği kadar” diyoruz çünkü onun niyetleri bugün uyguladıkları eğitim politikalarıyla sınırlı değil. Devlet organlarının her hücresini ele geçirdikleri ve halktan külliyetli miktarda oy almaya devam ettikleri sürece çok daha kötüsünü yapacakları anlaşılıyor. Bunu, başbakanın geçmişle hesaplaşmaya dayanan çoğu halk avcılığına yönelik konuşmalarından da anlıyoruz.

AKP’nin eğitimle ilgili tasarı ve uygulamaları, ileri bir dünyaya ulaşma niyeti taşımadığı gibi,  eğitimin ortalama bir tanımla “toplumun değerlerini gelecek kuşaklara aktarma”yı bile hedeflemiyor. AKP, bu değerlerin ancak bir parçasını Türkiye’nin ortaçağı ile geri bağlarını temsil ediyor. Bunlar merkezlere taşınmış taşra-kasaba tutuculuğundan başka bir şey değildir.

150 yıldır Avrupa karşısında gerilemesini durdurmaya, varlığını çağdaşlaşarak korumaya, diğer yandan özgürleşmeye çalışan Türk milletinin buna daha uzun süre izin vermemesi, bir süre sonra kaybettiklerini yeniden kazanması ve daha büyük kazanımlar elde etmesi beklenir.

Modern Türkiye tarihi, yalnız siyasi ve kültürel değil, eğitim alanında da hep ileri-geri mücadelesiyle doludur. Bu mücadelede Jön Türkler, 1908 Meşrutiyet Devrimcileri, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi ileriyi; medrese yobazlığı,  31 Mart, Şeyh Sait ve Menemen ayaklanması geriyi temsil eder. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Fırka ve Demokrat Parti dönemi bile gericilikte AKP iktidarı ile yarışamaz.

AKP iktidarın bugün eğitim yoluyla gelecek kuşaklara aktarmak istediği değerleri nelerdir?

Birinci olarak bu parti, dünya sermayesinin küreselleşme döneminde Türkiye’nin siyasi, iktisadi, askeri politikalarını Batı’nın çıkarlarına uyumunu savunuyor ve gelecek kuşakların bunu devam ettirmesini istiyor. Onun bilincinde “emperyalizm” diye bir kavram yoktur. Bu konudaki teslimiyetinin derecesi Demokrat Parti’nin, 12 Mart ve 12 Eylül ve Turgut Özel dönemlerinin teslimiyetini fersah fersah aşmıştır. İktidarını sürdürmek için özellikle Amerika’nın gözlerinin içine bakmakta ve dış politikasında onun bir göz işaretiyle hizaya gelmektedir.

Eğitimin Dini Referanslarla Biçimlendirilmesi

İkinci olarak AKP, klasik anlamıyla da düpedüz gerici insan yetiştirmenin peşindedir. İktidara geldiğinden beri Milli Eğitim bakanlarının konuşma ve uygulamaları, özellikle başbakanın 12 yıllık kesintili eğitim nedeniyle yaptığı konuşmalar, şimdiye kadar yutkunarak dile getirdikleri, zihinlerinde yer tutmuş bütün niyetlerini açığa vuruyor. Bu politikanın belirleyici unsuru din eğitimidir. Daha doğrusu eğitimin dini referanslarla biçimlendirilmesidir. İktidar partisi ne kadar çok Kur’an Kursu açılırsa, imam hatip okullarına giden öğrenci sayısı ne kadar çok artarsa o kadar çok memnun ve mutlu olduklarını belli ediyor. Onlar, yalnız bir kısım öğrencinin din eğitimi almasıyla yetinecek gibi de görünmüyorlar. Her türlü okul türünde dini inançlar baskın olmalıdır. Din öğretimi zorunlu olarak kalmalıdır. Çocuklar ve gençler umreye götürülerek dini bir atmosfer içine sokulmalıdır.

Yetişecek bu kuşaklar AKP yöneticileri gibi, bugün geçerli dünya düzenine itiraz etmemeli, milli onurdan habersiz kalmalı,  sömürüye itiraz etmeyerek bu düzenin ilahi bir güç tarafından kurulduğunu ve geleceğimizin alnımıza yazıldığını kabul etmelidir. Çoğunluk kaderlerine boyun eğmiş bir şekilde ibadetle meşgul olurken onları güdenler, bütün tarihte olduğu gibi keselerini doldurmalıdır.

Bunlar, bütün ortaçağ ve daha sonraki devirlerde sömürüye karşı ayaklanmış köylü kitlelerinin değil, üretici sanayicinin değil, düzeni değiştirmekte hep başı çeken gençliğin, az çok mürekkep yalamış ve dünyadan haberdar olmuş memurların, aydınların değil taşra tefeci esnafından kaynaklanan ve şimdi büyüyüp Türkiye’nin kaderine el koyan rantiyeci bir sınıfın ideolojisidir.

AKP, Türkiye’yi kendi yanlarında tutmak isteyen Batılı sıcak para kaynaklarına dayanarak iktidarı döneminde uyguladığı ve kitlelerin refah düzeyinde belirli bir iyileşme yaratan ekonomi politikalarına dayanarak şimdilik seçmenlerin yarısının desteğini alabilmekte, bu nedenlerle gerici politikalarını dayatmaktadır. Bunda, yakın tarihte Türkiye’nin iyi yönetilememiş olmasının da etkisi vardır.

İktidarın yetiştirmek istediği kuşakların dindarlığı bağlamında şu paragrafı açmamız zorunludur:

AKP, Türk dindarlığını değil, dindarlık adına geri bir dünya görüşünü temsil ediyor. İslamiyet geri bir din olmadığı halde, yüzyıllardır onu baskı ve sömürülerinin aleti haline getirmek isteyenler çok görüldü. İslam coğrafyasında ileri-geri kavgası aynı zamanda İslamlar arasında bir kavgadır. Dört Halife devrinden beri bu kavga sürüp gidiyor. AKP bu kavgada, Emevi ideolojini temsil ediyor. Bu İsa’yı kullanarak engizisyon uygulayan Kilise düzeninin bir benzeridir. Kilise okulları ve medreseler, hâkim sınıfların ideolojik hâkimiyet aracı idi. AKP’nin İmam Hatiplerden ve imam hatipleştirmek istediği eğitim kurumlarından beklediği de budur.

Osmanlı gericiliği nasıl İslam’ı gözden düşürmüş, bu dinle çağdaş uygarlığa erişilemeyeceği gibi görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olmuşsa AKP dinciliği de aynı işlevi görecektir.

Dindar Değil Softa Gençlik

AKP gözüyle gençlikBaşbakan, bugün yaptıklarını ve yapacaklarını meşrulaştırmak için Cumhuriyet döneminde eğitimde bazı uygulamaları diline doluyor. İş bu noktaya varınca ona mirasçısı olduğu sayısız gerici hareketle yanıt verilebilir. Anadolu’da 40 bin Alevi köylüsünü katlederek kuyulara dolduranların mirasçıları kimlerdir? “Dine aykırıdır” gerekçesiyle matbaayı 225 yıl Türkiye’ye sokmayanlar, Meşrutiyete razı olmayanlar ve 1909’da ona karşı ayaklananlar, kız çocuklarını okul dışında tutmaya çalışanlar, Kuvayı Milliyecileri “kafir” ilan ederek öldürülmeleri fetvalarını verenler, şapka giymeyi dine aykırı sayanlar, Halifeliği geri getirmek için ayaklananlar, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta kitle katliamları yapanlar, kültürel genlerini kimlere aktarmışlardır?

AKP, bütün bu zihniyetlerin evrimleşmiş bir devamcısıdır.

Müslümanlığa gelince: Tarihte İslam ve Türk dünyasında gerici iktidarlara ve siyasetlere karşı bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi verenler de Müslüman’dı. Bunlar için “Gerçek Müslüman” demek de mümkündür. Gerçek Müslümanlar İslam reformcuları Cemalettin Efgani’den, Mısırlı Muhammed Abduh’tan, Türkiye’de İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif’ten ibaret de değildir. Namık Kemal’den Tıbbiye Öğrencilerine,  Mustafa Kemal Paşa’dan 1960’lı yılların devrimci gençlerine kadar birkaç kuşak hem İslamları kurtarmaya çalıştılar, hem de İslamiyet’i yükselttiler.

Bugün ülkemizde dindarlık değil, softalık iktidardadır. Softalık, bir olayın özünü, anlamadan şekle bağlılıktır. Bunlar, başlarına bir fes geçirerek, sakal bırakarak dindar olunacağını sanırlar. İslamlığın ortaya çıkışı hakkında bir fikirleri de yoktur. İslamlığın Bizans egemenliğinin Arabistan içlerine nüfuz etmeye başlaması üzerine bunu önlemek için yaratılmış bir inanç ve devlet düzeni olduğunu hiç düşünmezler. Softalık, insanların namaza ancak Arapça çağrılabileceğini sanmaya, Tanrının ancak Arapça yapılan duaları kabul edebileceğini düşünmeye kadar uzanır.

Başta Başbakan olmak üzere AKP ileri gelenlerinin İslam felsefesi içinde de özgün ve yarına bırakacakları bir görüşleri de yoktur. Gelecek kuşaklar, onların bugünkü tutumunu lanetle, bazen da alay ederek ve hiç değilse şaşırarak anacaklardır.

Türkiye AKP’nin dindar gençlik yetiştirmek politikasıyla dünya milletleriyle yarışamaz. Yeniden tam bağımsızlığını kazanamaz. Bu tutumla bilim gelişemez ve insanlar özgürleşemez. Toplumda adalet ve kadın erkek eşitliği sağlanamaz.

28 Şubat döneminde kabul edilen 8 yıllık kesintisiz eğitim kararı doğruydu. Bu uygulama ile beş yıllık ilkokuldan sonra okuma olanağı bulamayan veya okula gönderilmeyen milyonlarca yoksul çocuğu okula kavuştu. Çok haklı olarak küçük yaşta ruhban okullarına sevk edilen öğrencilerin sayısında bir azalma oldu. Başbakan ise 12 yıllık eğitimi üçe bölerek 28 Şubat’tan öç alacaklarını açıkça dile getirmekten çekinmiyor.

Şimdilik böyle oluyor, gelecekte böyle olmayacaktır. İnsanlığın ilerleme tarihine göz attığımızda bu gericiliğin kalıcı olmayacağını anlarız.

2 Yorum

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.