İyi Bir İkinci Adam!

Yurt dışına kaçtığı günden bu yana, gözüm Fethullah Gülen’in üzerindedir. Ona dokunanın yandığını çok iyi biliyorum.  Kendisine ait sitede yayımladığı yazıların çoğunu okumuşluğum vardır. “Kırık Testi” programını da arada bir izlediğim olmuştur. Düşüncelerini beğenmem, çoğu bize göre değildir. Siyasi analizlerinin tümüne karşıyım diyebilirim. Özellikle de bu son yıllarda ABD ile yaptığı işbirliği sonunda Müslüman kesimlere yaptığı telkinleri kabul edilemez bulurum.  Bu konudaki en güzel örnek; Mavi Marmara gemisi baskınından sonra; “Otoriteye baş kaldırmanın faydasız bir eylem olduğu” şeklinde yaptığı tavsiyedir. Çok basılan gazetelerdeki adamlarının düzeltme çabalarına rağmen, çoğunluk gibi ben de bu sözlerden ABD veya İsrail’e baş kaldırmanın faydasız olacağı sonucunu çıkarttım. Hoca efendi, ABD ve İsrail’i dünyanın “otoritesi” olarak Müslüman halklara benimsetmeye çalışıyor. ABD karşıtlığının hızla arttığı bir dönemde yaptığı iş küçümsenemez. Ayrıca kolay da değil! Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür…  CHP’nin ABD’ye gönderdiği heyetin aksine, ben Amerikan karşıtı olduğum için Fethullah Gülen’i hiç sevmem. Antiemperyalist karakterli CHP tabanındaki genel görüşün de böyle olduğuna inanıyorum…

Kimden söz ettiğimi birazdan göreceksiniz! Dünyanın en büyük sivil toplum örgütü olduğu kabul edilen “Fethullah Gülen Hareketi” Türkiye’de 10 yıldır iktidardadır. Koalisyon ortağı olan eski “Milli Görüş”çüleri dahi tasfiye edebilecek kadar devlet içinde güç kazandıkları söylenir… Özellikle de yargı içinde geri döndürülmesi çok zor bir kadrolaşma yaptılar… Kılıçdaroğlu’nun bu yöndeki soruya, “Yargı içinde şöyle böyle kadrolaşma vardır demeyi doğru bulmuyorum” demesi bu gerçeği değiştirmez. Tam aksine bu sözler, CHP tabanında  “Fethullah Gülen Hareketi”ni,  şirin göstermesi çabası olarak algılanmıştır!..  Acaba Kılıçdaroğlu “Fethullah Gülen Hareketi”nden korktuğu için mi bu kadar temkinli konuşuyor? Ne de olsa Gülen ABD’yi temsil ediyor!

Hoca’ya yakınlığı ile bilinen Zaman gazetesinde, “Aksi takdirde, ‘Bir başbakan vardı’ deyip üzüleceğiz” diyebilecek kadar da ileri gitmişler. Kendine güvenen başbakanı bile iktidardan düşürmekle tehdit eden bu örgütten, korkmamak akıl karı mı? Korkmak insana özgü bir duygu, bunu anlamak mümkün!.. Yoksa, Fethullah Gülen Hoca’ya şirin gözükme gibi bir derdimiz olabilir mi?..

Fethtullah Hoca, kibar ve mütevazı bir adamdır! Kendini övdüğüne hiç tanık olmadım bugüne kadar. Bütün siyasi partiler içerisinde pek çok hayranı var. Çoğu da yönetim kademelerinde. CHP içindeki adamları, ondan söz ederken nedendir bilinmez sınır tanımıyorlar. Kendi liderleri için esirgedikleri iltifat sözcüklerini, Hoca için cömertçe kullanıyorlar… Bu konuda adeta birbirleriyle yarış halindeler. Genel Başkan Yardımcıları Gürsel Tekin ile Erdoğan Toprak’ın, Hoca’nın gazetesi Zaman için neler söylediklerinden söz etmiyorum. Onları daha önce okumuştunuz…

Şimdi nöbeti Aydın Ayaydın devralmış! Allah’tan onun kalemi iyi. Ayrıca akademisyen de…

CHP Milletvekili Aydın Ayaydın’a Yakından Bakalım…

CHP milletvekili Prof. Dr. Aydın Ayaydın, resmi internet sitesinde kendini şöyle tanımlıyor:

1951 yılı Mardin doğumlu. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinden mezun oldu. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri bölümünden 1993 yılında Profesör unvanını aldı. 21.Dönem İstanbul Milletvekili olan Prof. Dr. Aydın Ayaydın, TBMM Medya Sorunlarını Araştırma Komisyonu Başkanı ve Plan Bütçe Komisyonu üyeliği yaptı. Sarı basın kartı sahibi olan Ayaydın; Takvim, Sabah ve Vatan Gazetesi’nde ekonomi ve siyaset alanında köşe yazıları yazmış olup, bugüne kadar 12 bilimsel kitabı ve yüzlerce makalesi yayınlanmıştır. Beşiktaş Asbaşkanı ve Basın Sözcülüğü de yapmıştır.

“Vikipedi özgür ansiklopedisi”nde hakkında şöyle deniyor:

Kürt kökenli, Türk siyasetçi.  Eylül 1992’de dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından YÖK üyeliğine atanmış ve 1995 yılının Kasım ayında DYP’den milletvekili adayı olabilmek için istifa etmiş ancak milletvekili seçilememiştir. 1999-2002 yılları arasında ANAP İstanbul milletvekilliği yapmıştır. 2011 seçimleri için CHP’den İstanbul milletvekili adayı olmuş ve seçilmiştir.

Milletvekilliği onun alınyazısı sanki! Kim ne diyebilir ki?

Hoca Efendi, ABD’nin Chicago kentinde, 11 Amerikan üniversitesinden ve dünyanın birçok ülkesinden gelen 21 bilim adamının konuşmacı olarak yer aldığı ve üç gün devam eden konferansın gündemiydi. Hareketin içinde “yer almayan” bir “tarafsız” gözlemci gibi izleyip, gözlemlerini okurlarına aktardığını söyleyen Ayaydın’ın, o meşhur yazısına ulaşabilirsiniz

Mutlaka o yazıyı okuyun!

ABD ile İçli Dışlı Bir Vakıf: Niagara Vakfı

Konferansı düzenleyen Cemaate yakın Niagara Vakfı, bu çerçevede birçok yabancı akademisyeni Türkiye’nin değişik bölgelerine götürüp hareketi tanıtma görevi üstlenmiştir. Ayrıca aynı amaçla konferanslar ve “gönüllüler hareketi”yle faaliyetler de düzenliyormuş. Chicago yerel meclisinde ilk kez çıkartılan bir yasayla, Niagara Vakfı’nın kurumsal kimliği kabul edilmiş ve böylece muhatap alınan bir vakıf hüviyetini kazanmıştır.

Kısaca vakıf, Amerikan devletiyle içli dışlıdır. Bunları da “CHP’li” Ayaydın’ın yazısından öğreniyoruz.

O yazıyı okuyanlara bir sorum olacak: “Okyanus Ötesi” de denilen “Fethullah Gülen Hareketi”ni tanıtma görevini Niagara Vakfı’dan daha etkili kim yapabilir? İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday olacağını söyleyerek, Zaman gazetesi hakkındaki sözlerinin tartışılmasını gündemden düşürmek isteyen Gürsel Tekin demeyin sakın. Yanlış cevap verirsiniz. Erdoğan Toprak’ın söylediği sözler de birinciliği alamaz. “11 Amerikan üniversitesinden ve dünyanın birçok ülkesinden gelen 21 bilim adamının konuşmalarını özetleyen Ayaydın’a haksızlık etmeyelim değil mi? Cemaat’i tanıtma işinde, Fethullah Hoca bile onun kadar inandırıcı olamaz! Hareketin Nurettin Veren’den boşalan “ikinci adam” kadrosuna, Ayaydın yakışır. Bence atanmasının zamanı geldi. Sizi bilmem ama benim adayım Aydın Ağan Ayaydın’dır!..

Buraya kadar sorun yok tabi. Peki, biri söyleyebilir mi, hareketin bu mükemmel tanıtıcısı, neden AKP’den değil de CHP’den milletvekilidir? Bu sorunun yanıtını CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu verirse, çok daha ikna edici olacak! Biliyorsunuz genel başkanın önüne geçip, ondan önce cevap vermek parti disiplinine yakışmaz. Bekir Coşkun’a, kurultaylardan sonra çizmelerini giyerek, daha etkili muhalefet yapma sözünü veren Kılıçdaroğlu,  kurultaydan önce parti içine taşıdığı “Okyanus Ötesi” hayranı milletvekilleri ile ilgili bir açıklama yapsa ne iyi olur. Kim bilir, belki de bu konudaki açıklamayı kurultayda yapacak!..

Bu noktada bir sorun daha var. Ona da kısaca değinmek lazım. Ancak %26 oy alan CHP’yi iktidara taşıyabilmek için hiç kuşku yok ki, CHP’ye oy vermeyen kesimden %20 civarında oy almak lazım. Bu kesim sağ görüşlü olacağı tartışmasız. Bu işi başarmak için sağdan adam transferinde bir yanlışlık yok. Bu duruma aritmetik bilen ve iktidar isteyen kimse karşı çıkamaz. Sorun; sağdan transfer edilen bu kişilerin peşlerinden kitleleri sürükleyip CHP’ye getirecek yeteneğe sahip olmamalarında. Ayrıca bu yönde bir çaba da sarf etmiş değiller. Yaptıkları tek şey, CHP’yi dönüştürüp, AKP’ye benzetmek. İnadına bildiğini okuyorlar. Anlaşılan bu beyler, CHP’li olmayı içlerine sindirememişler…

Bakalım genel başkan kurultayda, bu konuda ne diyecek. Herkes yaptıkları için bir gün hesap vermeli. Hukukun üstünlüğüne saygı ve parti içi demokrasi bunu gerektirir. Bizim hesap verme yerimiz kurultay ve seçmenimizdir. CHP’de hiç kimse dokunulmaz ve imtiyazlı olamaz! Yeni tüzüğün bu etkili denetim yolunu kapatmaması dileğimizdir!..

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.