Niçin Tarih Öğreniyoruz?

Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, tarih biliminin giderek daha teknik ve profesyonel bir kimlik kazanmaya başlaması, tarih bilimini tarihçilerin tekellerine alma çabalarını da beraberinde getirdi. Tarihçiler beşeri bilim alanındaki her türlü araştırmada söz sahibi olduklarını diğerlerine kabul ettirmeye, kendi alanlarına daha fazla özerklik sağlamaya gayret gösterdiler. Kısacası tarih ancak tarihçilerden sorulmaya başlamıştı.

Peki tarih tarihçilerin tekeli altına girme eğilimindeyse ve tarih konusundaki söz hakkı yalnızca tarihçilerde görülüyorsa bizler neden tarih öğreniyoruz, tarih öğrenmemizin bizlere faydası var mı?

Ya da tarihçiler eğitimlerini bitirdikten sonra yaşamınızı kurtaracak ameliyatlar yapmazlar, elektrik santralleri kurup enerji sorununuzu çözmezler, ya da toplum düzenine zarar veren suçluları tutuklayıp sizin güvende olmanızı sağlamazlar. Doğal olarak, verilen eğitimin gerçek yaşamda işe yarar amaçlara hizmet etmesinin beklendiği toplumlarda, diğer disiplinlere ait ürünler kadar elle tutulabilir ya da somut ürün veremeyen tarih bilimi sorgulanmaya başlar: Tarih öğrenmenin amacı ne, tarih öğrenmemin bana ne yararı olacak…

Öncelikle insanoğlu çevresiyle birlikte yaşamak zorunda olan sosyal bir varlıktır. Doğal olarak insanın bulunduğu çevrede kendisini sağlıklı biçimde tanıması ve tanımlayabilmesi, sağlam bir düşünceye sahip olabilmesi için geçmişini, şimdiki konuma nasıl geldiğini bilmesi zorunludur.

Tarih bilimi insan toplumunun bugünkü düzeyine hangi değişimlerden geçerek ulaştığımızı anlamamızı, bugünkü toplumsal yapının ya da neden böyle yaşayıp düşündüğümüzün temelini, insan topluluklarında bu değişime neden olan etkenlerin neler olduğunu bilmemizi sağladığı için en önemli sosyal bilimlerin başında gelmektedir.

İnsanlara, doğru sonuçlara ulaşmak için yön veren bir düşünce tarzına duyduğu gereksinim, tarihin var oluş gerekçeleri arasındadır. Kendini tanımayan, geçmişini bilmeyen bir toplumun belleğini yitirmiş bir insana benzetilmesi doğaldır. Bütün insanlar geçmişten ders ya da cesaret almaya, onu öğrenmeye ve deneyimleri devralmaya gereksinim duyar. İnsanlar karşılaştıkları her sorun için yeni baştan çözüm aramaya kalksaydı bugün uygarlığın hangi düzeyde olacağını tasavvur etmek dahi oldukça korkutucu olurdu. Tarih biliminin faydası, geçmiş deneyimleri gelecek kuşaklara aktararak uygarlığın gelişimini hızlandırmasıdır.

Tarih İnsani ve Ahlaki Değer Yargılarının Gelişiminin Temelidir

Path Hughes, Kath Cox ve Gillian Goddard’ın birlikte hazırladığı “Primary History Curriculum Guide” adlı yapıtta belirttiği gibi tarih, “öldürücü olduğu için dünyadaki en tehlikeli konu”dur aynı zamanda. Çünkü tarih, insani ve ahlaki değer yargılarının gelişiminin temelidir. Dünyayı ve toplumu yorumlayışının, diğer kültürleri ve insanları yargılayışının ve onlarla etkileşiminin anahtarıdır. Bütün insanlar, diğer insan topluluklarını değerlendirirken onlarla ilgili öğrendikleri tarihsel verileri bir süzgeçten geçirerek tepki verirler. Josef Stalin ya da Adolf Hitler gibi birçok diktatör bu nedenle kendi programlarını uygulamaya koyarken en çok tarihten yararlanmışlar, tarih biliminin önemini yanlış ellerde ne büyük felaketlere yol açacağını göstererek kanıtlamışlardır.

Tarih bireylerin kendilerini tanımalarını ve ulusal bir bilinç ve kimlik kazanmalarını sağlar. Bir sosyal kontrol aracı olarak kültürel değerler sisteminin gelecek kuşaklara aktarılmasına, bireylerin kolektif bir bilinç kazanmasına, daha öz bir ifadeyle bağlı bulundukları topluma ait değer yargılarını benimseyip yurtseverlik duygusu kazanmalarına yardım eder. Kolektif bir kimlik ise ancak kolektif bir bellekle inşa edilebilir ki, insanların kendi kimliğini bulma çabaları onları zorunlu olarak geçmişi araştırmaya götürür. John Updike’ın sorduğu “Biz kimiz, kökenimiz ne, atalarımız kimler” sorularının yanıtı ancak tarih sayesinde verilebilir. Tarih biliminin insanların kimlik kazanmasına yardımcı olması, çağdaş ulusların şu ya da bu biçimde, sorgulamaksızın tarih öğretimini teşvik etmelerinin temel nedenlerinden biridir.

Bu yüzden tarih başka hiçbir bilim dalında olmadığı kadar siyasi gücü elinde bulunduranlar tarafından kontrol edilmeye çalışılmış, toplumun biçimlendirilmesinde en çok kullanılan bilim dalı olmuştur. Her siyasi erk toplumu kendi siyasi görüşüne uygun biçimde şekillendirmeye çalıştığı için tarih bilimi tarih boyunca siyasi gücü elinde bulunduranların müdahalesine maruz kalmıştır.

Tarih az önce de belirttiğimiz gibi yanlış ellerde felaketlere neden olsa da, doğru ellerde kişilerin geçmişte ya da günümüzde var olan değerlere, farklı kültürlere ya da halklara karşı hoşgörüyle yaklaşmalarının da anahtarıdır. Kişilere farklı kültürleri ya da halkları tanıma, onların değer yargılarına daha olumlu yaklaşma isteğini aşılar. Tarih, insanların ve toplumların davranış nedenleri hakkında bizlere bilgiler veren sınırsız bir depo gibidir. Onların günümüzdeki davranışlarının nedenlerini anlamamıza ve onlarla empati kurmamıza yardım eder.

Tarih öğrenmek, bir öğrencinin bazı becerileri kazanmasında diğer bilim disiplinlerinden çok daha etkilidir:

  • Kanıtları değerlendirme becerisi
  • Çatışan yorumları değerlendirme becerisi
  • Geçmişteki değişim örneklerini değerlendirme becerisi

Tarih artık yalnızca geçmişe duyulan kuru ve temelsiz bir ilgi alanı olmanın ötesine geçmiş, bireylerin, toplumların ve ulusların manevi ve moral gereksinimlerine, gündelik yaşamlarında karşılaştıkları sorunlara geçmişe bakarak çözüm önerileri getiren ve Atatürk’ün “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır” özdeyişiyle belirttiği gibi kişilerin geleceğe güvenle bakmalarını motive eden bir bilim dalı olmuştur.

1 Yorum

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.