Osmanlı’nın Toprak Kazandığı Son Antlaşma: Brest-Litovsk

Birinci Dünya Savaşı’nda Rus Çarlık ordusu Anadolu’ya doğru ilerledi. 1916 yazı sonunda Rus ordusu, Trabzon’un batısından, Erzincan-Kemah yoluna, Dersim ve Murat Suyu’nun güneyinden Van Gölü’ne ve Başkale’ye uzanan bir hattı eline geçirmiş durumdaydı. Savaş bitene kadar ele geçirilen bölgelerde Ermeni çeteciler yüzünden tek bir Türk’ün bile canlı kalmayacağı ortadaydı. Ancak Şubat 1917’de Çarlığın başkenti Petrograd’da devrim patlak verince, her şey durdu. Rus askerleri, savaşın sona ereceği umuduyla heyecan içindeydi. Ekim Devrimi’ne kadar cephelerin yeri değişmedi. Almanya ve Avusturya-Macaristan orduları ise Rus Polonya’sını işgal etmiş, Ukrayna’ya dayanmıştı.

Bolşevikler Ekim 1917’de savaşın hemen bitirilmesi talebiyle iktidara geldiler. Devrim hükümeti yayımladığı barış kararnamesiyle, hemen Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti’ne “ilhaksız, tazminatsız, demokratik ve adil” barış önerdi.

Avusturya ve Osmanlı dışişleri bu çağrıyı bir fırsat olarak görürken, Alman hükümeti Rusya’da bir iç savaş beklentisiyle zaman kazanmak istedi; çünkü o ana kadar işgal ettiği Çarlık topraklarından çekilme yanlısı değildi. Buna karşılık Osmanlı yönetimi, Çarlık ordularının işgal ettiği topraklardan bir an önce çekilmesini istiyordu. Görüşmeler, Almanların 1915 yazında işgal ettikleri Beyaz Rusya’nın Polonya sınırındaki Brest-Litovsk kasabasında başladı. Önce taraflar arasında Brest-Litovsk ve Erzincan’da ateşkes anlaşmaları imzalandı. Sonra sıra barış görüşmelerine geldi.

Osmanlı yönetimi, Türk tarihine 93 Harbi olarak 1877-78 Rus-Osmanlı Savaşı sonrasında imzalanan Berlin Antlaşması ile Elviye-i Selase olarak adlandırılan Kars, Ardahan ve Batum sancaklarını kaybetmişti. 1. Dünya Savaşı’nda ise Ruslar daha da ilerlemişler, ülkenin doğu kısmının büyük bölümü Rusların eline geçmişti. Osmanlılar şimdi barış imzalanmasının bir koşulu olarak bütün bu toprakları geri almayı istiyordu.

Brest-Litovsk’a bütün taraflar kendi beklentileriyle gitmişti. Sovyet Rusya kendi yaşadığı devrimin Batıya, özellikle de Almanya’ya yayılmasını bekliyor, bunu bir an meselesi olarak görüyordu. O sırada da bir an önce savaştan kurtulmak, kendini toparlamak için zaman kazanmak amacındaydı. Lenin bu durumu “Zamandan kazanmak için mekandan kaybediyorum” diye özetlemişti. Ruslar antlaşma imzalamak için öyle acele ediyorlardı ki, Rus heyeti gerçekten sıradışıydı.

Brest-Litovsk barış görüşmelerinde, bir yanda geleneksel devlet adamları, diplomatlar ve generaller bulunurken, öte yanda daha dün hapishaneden çıkmış, sürgünden dönmüş, ömürlerinde diplomatik müzakere nedir bilmeyen devrimciler bulunuyordu. Yeni iktidara gelen Bolşevikler, devrim fikrinin savaştan bıkmış olan diğer ülkelerde, özellikle Almanya’da yayılacağından emindiler. Hatta Sovyet delegasyonu üyesi Karl Radek, kendisini karşılayan Alman şeref kıtasına devrim bildirileri bile dağıtmıştı. Sovyet heyetinde Yoffe ve Kamanev’in yanısıra bir asker, bir bahriyeli ve bir işçi de vardı. Bolşevik heyeti üyeleri, Brest-Litovsk’a hareket etmek üzere gara geldiğinde, birden aralarında köylü bulunmadığını fark etti. Yani, “işçi-köylü-asker Sovyetlerinin bir tarafı temsil edilmemekteydi. Delegasyonu tamamlamak için sokaktan o sırada geçen bir köylüye “Almanlarla barış konuşması yapmaya gidiyoruz, sen de gelir misin?” diye seslendiler. “Eh geleyim bari” diyen köylü de bütün görüşmelere katıldı.

Ama Rusya’da bu kadar toprak kaybedilmesinden hiç memnun olmayanlar da vardı. Bolşevik Parti içinde savaşa devamdan yana bir kanat ortaya çıktı.

Ekim Devrimi’nde Bolşeviklerle birlikte davranan ve hükümet ortağı olan Sol Sosyal Demokratlar da, Sovnarkom’dan (Halk Komiserleri Konseyi; Sovyet hükümetinin resmi adı) ayrıldı. Böylece Sovyet yönetimi tek parti oldu.

Brest-Litovsk Antlaşması’nın Osmanlı’ya Etkileri

Her şeye karşın Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Almanya ve Rusya arasında 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması’yla Rusya 1. Dünya Savaşı’ndan çekildi. İmparatorluk sınırları içinde olan Baltık ülkelerini, Polonya’yı, Finlandiya’yı kaybetti; Ukrayna da Alman işgaline girdi. Toplamda Çarlık dönemine göre topraklarının yüzde 34’ünü (1 milyon kilometrekare) terk etmişti.

Çarlık Şubat 1917’de yıkıldığında, Kafkasya’da büyük bir kaos başlamıştı. Ekim Devrimi’nin ardından, 28 Kasım’da Gürcü, Azeri ve Ermeniler arasında güçlükle Transkafkasya Komiserliği adında bir koalisyon kuruldu. Birkaç hafta sonra Doğu cephesindeki Rus askerleri de tamamen dağıldı ve böylece bölgede tam bir boşluk doğdu.

Brest-Litovsk Antlaşma’sının Osmanlı Devleti’ne etkilerine gelince… Osmanlı’nın Brest-Litovsk Antlaşması’na ne kadar önem verdiği, Sadrazam Talat Paşa’nın bizzat kendisinin barış görüşmelerini yapacak Osmanlı heyetinin başına geçmek istemesinden bellidir.  Ocak 1918’de Talat Paşa, Enver Paşa’ya yazdığı bir mektupta, 1. Dünya Savaşı’nda Anadolu’da yitirilen toprakları geriye almakla yetinilemeyeceğini, daha ileri gidilmesini söyleyerek “eğer mümkün olur ise Kafkasya’daki Müslümanlarla birleşerek savaşın başlangıcındaki fikrimizi tatbik etmekten başka çare yoktur” diyordu. Osmanlı kuvvetleri, Rusların 1. Dünya Savaşı sırasında işgal ettiği yerleri antlaşma imzalanana kadar tek tek geri alarak Kafkasya’ya doğru ilerledi.

Elviye-i Selase, yani Kars, Ardahan ve Batum sancakları Brest-Litovsk Antlaşması ile tekrar Osmanlı’nın eline geçiyordu. Ruslar ellerinde tuttukları Türk topraklarını 6-8 hafta içerisinde boşaltacaklar, Türk ordusu gelene kadar bölgenin güvenliğini Ruslar sağlayacak, Ermeni çetelerin elinden silahlar toplanacaktı. Bu antlaşma böylece Osmanlı Devleti’nin toprak kazandığı son antlaşma oluyordu. Enver Paşa, Birinci Dünya Savaşı boyunca diğer Türk cephelerini zayıflatmak pahasına Kafkas cephesine büyük önem vermiş ve Osmanlı ordusunun büyük bir bölümü Kafkas Cephesine yığılmıştı. Şimdi anlaşma sayesinde Kafkas cephesi kapanıyor ve Osmanlı kısmen de olsa bir rahatlamaya kavuşuyordu.  Bu tarihi antlaşmayla gelen fırsat, Enver Paşa ve kabinesine “Turancılık” siyasetinin yeniden uygulamaya konulması için ikinci bir hareket olanağı sağlıyordu.

Çiçerin başkanlığındaki Sovyet heyeti, yayımladıkları bildiride “Kars, Ardahan ve Batum sancakları halkının gerçek isteklerini hiçe sayan Almanya, bu toprakları, buraları ordularıyla hiçbir zaman fethetmeyen Türkiye’nin yararına (Rusya’dan) ayırmaktadır” diyerek bu metne bir anlamda şerh düştü, ama bunun pratikte bir yararı olmadı.

15 Nisan’da Osmanlı birlikleri Batum’a girdi. 22 Nisan’da Transkafkasya Bağımsız Federatif Meclisi ilan edildi. Brest- Litovsk’ta Osmanlılara bırakılan yerlerle, Bakü hariç bütün Transkafkasya illerini kapsayan bir cumhuriyetti bu. Mayıs 1918’de Batum’da yapılan barış görüşmelerinde, Transkafkasya’nın üç üyesi arasındaki anlaşmazlıklar su yüzüne çıktı. 26 Mayıs’ta Transkafkasya feshedilerek arka arkaya Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan cumhuriyetleri ilan edildi. Birkaç haftada Osmanlı birlikleri Ermenistan ve Azerbaycan’ın büyük kısmını işgal etti. Sadece Gürcistan, Almanya’nın himayesine girmişti; böylece Almanya, petrolü Karadeniz’e ulaştıran demiryolu hattını denetimine almış oldu.

Bu gelişmeler, kaosa sürüklenen bir coğrafyada sadece bir geçiş dönemiydi. 11 Kasım 1918’de 1. Dünya Savaşı’nı bitiren mütareke imzalanır imzalanmaz, Sovyet hükümeti Brest-Litovsk Antlaşması’nı geçersiz ilan etti. Daha savaşı bitiren Versay Antlaşması imzalanmadan, bir yıldan daha az bir sürede Brest-Litovsk kadük hale gelmişti.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.