Tarih boyunca insanlar ufkun ötesindeki karaların, efsanevi hazinelerin bulunduğu ülkelerin hayalini kurmuşlardır. Yunanlı ozanlar belki de İsa’nın doğumundan 1500 yıl önce yaşanan Minos Çağının Giritli denizci krallarının yolculuklarından etkilenerek, dinleyicilerini Odysseus’un maceraları ile eğlendirmişlerdir. MÖ 5. yüzyılda yaşamış olan Yunanlı tarihçi Heredot’un Fenikeli gezginleri anlattığı öyküleri, insanların, pek çok
Hıristiyanlığı dünyaya yaymak için çalışan kişilere “misyoner”, bu amaçla yürütülen çalışmalara da “misyonerlik” denilmektedir. Kökeni Latince “göndermek” anlamına gelen ‘mittere’ fiiline dayandırılan “mission” sözcüğü Fransızcadan dilimize geçmiştir. Misyon sözcüğünün sözlük anlamı yetki, vekalet, özel görevdir. Fakat misyon ve misyoner sözcükleri günümüzde sözlük anlamından öte bir anlam kazanmıştır. Hristiyanların, Hristiyan
Ölümün sonsuz bir yokoluş olmayabileceği, ölümden sonra dirilişin veya ölümden sonra yaşam olduğu düşüncesi modern ve Antikçağ toplumlarında çok rastlanan bir inanıştır. Fakat sonsuz yaşam inancına en yoğun Herodot’un “son derece dindarlar” dediği Eski Mısır’da rastlandığı bir gerçektir; çünkü Eski Mısır’ın anıtsal piramitlerinin ya da sanat eserlerinin büyük bir
Amerikan Devrimi ya da Amerikan Bağımsızlık Savaşı tarihin dönüm noktalarından birisidir. Amerikan devrimi yeni bir iktidar kavramı getirmiş ve İngiliz parlamenter sistemi, tabii hukukun hukuk ve ahlak kavramlarına uyulmak suretiyle yenilenmiştir. Fransız Devrimi’nde olduğu gibi Amerikan devriminde de Rousseau’nun fikirleri büyük rol oynamış ve sosyal mukavele fikri Amerikan Meclisi’nin
Avrupa’da XIV. yüzyılda ortaçağ kalıntısı feodal düzen, ekonomik nedenler ve milliyetçilik anlayışı yüzünden yeni bir devlet kurulması düşüncesiyle karşı karşıya geldi. Milliyetçilik düşüncesi İtalya’da ve Fransa’da ağırlıklı olarak gelişti ve etkisini hissettirdi. Feodal düzeni ekonomik açıdan sarsan ekonomik gelişmenin nedeni kentlerin giderek büyümesi deniz yoluyla ticaretin artmasıydı. Gerek milliyetçilik
Demokrat Parti dönemi oldukça büyük umutlarla başlamıştı. Çünkü muhalefette iken DP’nin temel vaatleri hep daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi üzerineydi. Kısacası DP, İnönü döneminde iyice yıpranan CHP’ye karşı halkın gözünde yeni bir soluk yeni başlangıçtı. Ne var ki DP kendisine bağlanan umutları boşa çıkarmakta gecikmedi, verdiği vaatlerin hepsini