12 Eylül Kronolojisi

Türkiye’de 12 Eylül Darbesi‘nin toplumsal ve siyasi yaşama etkisi, başlangıçta öngörüldüğünden oldukça fazla oldu. Özellikle 1978’den sonra şiddetlenen ekonomik ve siyasi huzursuzluk, cumhurbaşkanının 6 ay boyunca seçilememesi, öğretim üyelerine, politikacılara ve basına karşı süregelen suikastler ve terör  ortamı Türk halkının büyük çoğunluğunu bir askeri müdahaleyi bekler hale getirmişti. Nitekim 12 Eylül Darbesi’nin ardından parlamento ve hükümetin feshi, siyasi partilerin kapatılması, yaygın tutuklamalar halk tabanından ciddi bir tepki görmedi. 1960 sonrasının bütün kurumları, 1980 öncesi bunalımdan şu ya da bu şekilde sorumlu tutularak dışlandı. 12 Eylül Anayasası öncelikle devleti güçlendirmeyi amaçladı. Ne var ki, TBMM, siyasi partiler, üniversite, yüksek yargı organları, işçi örgütleri, basın, temel hak ve özgürlükler ve en nihayetinde demokrasi 12 Eylül döneminden büyük yaralar alarak çıkacaktı.

12 Eylül 1980: Türk Silahlı Kuvvetleri, “Bayrak Harekatı” adı verilen bir müdahale ile ülkenin yönetimine el koyduğunu duyurdu. Ülkede sıkıyönetim ilan edildi, sokağa çıkma yasağı uygulandı. Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki tüm derneklerin faaliyeti durduruldu, grev ve lokavtlar ertelendi. Yurtdışına çıkışlara kısıtlama getirildi.

Sabah saat 04.00’da Milli Güvenlik Kurulu’nun TRT’den yayınlanan 1 No.lu bildirisi, darbenin emir-komuta zinciri içinde, hiyerarşiye uygun yapıldığını bildiriyordu. Bu yönü ile 12 Eylül darbesi, askeri açıdan 27 Mayıs 1960 müdahalesinden kesin olarak ayrılıyordu. Çünkü 27 Mayıs müdahalesi daha çok orta rütbeli subaylar tarafından gerçekleştirilmişti. 1960 müdahalesinde ise devrin Genelkurmay Başkanı olan Rüştü Erdelhun da müdahaleyi gerçekleştiren kadro tarafından tutuklanmış, rütbesi orgenerallikten erliğe indirilmişti.

12 Eylül Darbesi’ni gerçekleştirenler kendilerine Milli Güvenlik Konseyi (MGK) üyesi unvanını uygun görmüşlerdi. MGK üyeleri toplam 5 kişiden oluşuyordu:

  1. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren
  2. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin
  3. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya
  4. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer
  5. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun

Orgeneral Kenan Evren Milli Güvenlik Konseyi’nin başkanlığının yanı sıra Devlet Başkanlığı görevini de üstlenmişti.  Konsey’in 4 no.lu bildirisi ile de Orgeneral Haydar Saltık’ın Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği’ne getirildiği duyurulmuştu. MGK’nın koyduğu tüm kurallar ya “Bildiri”  ya da “Karar” adını taşıyordu.

ABD, darbeyi dünyada öğrenen ilk ülke idi. CIA’nın Ankara İstasyon Şefi Paul Henze, “Our boys have done it – Bizim çocuklar başardı” mesajı ile 12 Eylül’ün başarıyla gerçekleştirildiğini daha ilk dakikalarda Washington’a müjdelemişti. ABD Devlet Başkanı Jimmy Carter da, devlet başkanlığı görevi sona erdikten sonra Türkiye’ye gerçekleştirdiği bir gezide, 12 Eylül darbesinin başarıyla gerçekleştirilmesin kendilerini ne kadar rahatlattığını söyleyerek 12 Eylül’ün ABD açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulayacaktı. Avrupa’nın darbe karşısındaki tavrı da ABD ile aynıydı. Üye olmanın temel şartının “demokratik” olmak olduğu, tüm askeri rejimleri cezalandıran Avrupa Konseyi Türkiye’yi üyelikten ihraç etmeye gerek görmemekteydi.

Siyasi parti liderleri, 12 Eylül sabahında ilk gözaltına alınanlardandı. AP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan evlerinden alınmış, TSK gözetiminde ikamete tabi tutulmuşlardı. Demirel ve Ecevit’in ikametgah adresi Gelibolu-Hamzaköy, Erbakan’ın ise Uzunada-İzmir’di. Yakalanamayan tek bir parti lideri kalmıştı: MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş. Ordu içinden, darbe hakkında kendisine haber uçurulduğu düşünülen Türkeş saklanmış, bundan sonra ne olacağını kestirmeye çalışıyordu.

14 Eylül 1982: MGK’ın 13 Eylül tarihli bildirisi ile Türkeş’e teslim olması gerektiği, aksi takdirde suçlu varsayılacağı bildirilince, Türkeş 14 Eylül tarihinde teslim oldu.  O da Erbakan gibi Uzunada-İzmir’e gönderildi. Demirel ve Ecevit yaklaşık bir ay sonra serbest bırakılırken, Türkeş ve Erbakan hakkında Ankara Sıkıyönetim Askeri mahkemesinde kamu davası açıldı.

18 Eylül 1982: MGK üyeleri, “milletin kayıtsız şartsız egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine dayalı yeni bir anayasa düzeni” vaadi ile ant içtiler.

21 Eylül 1982: Resmi gazetede yayınlanan yasa ile Bülent Ulusu geçici hükümeti kurmakla görevlendirildi. Parlamento ve hükümet feshedildiği için müsteşarlara geçici bir süre için bakan yetkisi verilmişti ama MGK’ın tüm yürütme işlerini kendi başına yürütebilmesi olanaklı görünmüyordu. Bu yüzden geçici olarak hükümet kurma görevi, emekli bir oramiral olan Bülent Ulusu’ya verildi. Bülent Ulusu hükümeti kurmak için görevlendirilmesinden yalnızca 1 gün sonra, 21 Eylül 1980’de kabinesini Kenan Evren’e sundu.  Aynı gün atanan 27 kişilik Bakanlar Kurulu’nun 7 üyesi, 12 Mart döneminde kurulan TSK destekli hükümetlerde görev almış kişilerden oluşuyordu.

12 Eylül Döneminin İlk İdamları

7 Ekim 1980: 12 Eylül rejiminin ilk idamları gerçekleşti. Sol görüşlü Necdet Adalı ile hemen ardından idam edilen sağ görüşlü Mustafa Pehlivanlı 12 Eylül’ün ilk kurbanları idi. “Bir tane sağdan, bir tane soldan astım. Ona bile dikkat ettim, denge olsun diye…” sözleriyle Kenan Evren 12 Eylül rejiminin adalete bakış açısını gösteriyordu.  Daha sonra bu idamları birçok idam izleyecek, 17 yaşında olduğundan idam edilemeyeceği için yaşı mahkeme kararıyla 18’e büyütülüp idam edilen Erdal Eren içlerinde en çok ses getirecek idam olacaktı.

1 Kasım 1980: MGK adına Genel Sekreter Org. Haydar Saltık bir basın toplantısı düzenleyerek yeni anayasa hazırlıklarına başlanacağını ve bunun içinde bir Kurucu Meclis oluşturulacağını açıkladı. Kurucu Meclis, Milli Güvenlik Konseyi ve 160 kişilik Danışma Meclisi olarak iki kanattan oluşacaktı.  Danışma Meclisi’ni oluşturan 160 kişinin 120’si il valilerinin belirleyeceği adaylar arasından MGK tarafından seçilecek, kalan 40’ı ise doğrudan MGK tarafından atanacaktı. Burada dikkati çeken bir nokta, Kurucu Meclis’i oluşturan iki kanat arasında eşitliğin değil, ast-üst ilişkisinin oluşudur. Zira son sözü söyleme hakkı yine MGK’da kalmaktadır.

13 Aralık 1980: Erdal Eren’in idam edilmesi Türk hukuk tarihine skandal ve 12 Eylül döneminin utanç belgesi olarak geçti. 17 yaşında olduğundan idam edilmesi mümkün değildi. Fakat 12 Eylül rejimi mahkeme kararı ile Erdal Eren’in yaşını önce 18’e çıkardı, sonra Yargıtay’dan iki kez dönmesine karşın kararı onaylayarak idam cezasını infaz etti. Tanıklar ve kanıtlar, Erdal Eren’in adı geçen olayda suçsuz olduğunu göstermekteydi.

2 Haziran 1981: 52 sayılı karar ile her türlü siyasi parti faaliyeti, siyasi parti yöneticilerin ülkenin geçmişi ve geleceği hakkındaki sözlü ve yazılı demeçleri ve hatta sıkıyönetim mahkemelerinin almış olduğu kararlara yönelik eleştiriler bile yasaklandı.  52 sayılı kararı ihlal ettiği gerekçesi ile Bülent Ecevit, 2 Kasım 1981’de 4 aylık bir ceza ile yeniden hapse mahkum edilecektir.

13 Haziran 1981: 12 Eylül rejimi en ilginç kararlarından birine imza atarak Bülent Ersoy’un sahneye çıkmasını yasakladı.

22 Temmuz 1981: Kenan Evren, din derslerinin ilk ve orta okullarda artık zorunlu ders olarak okutulacağını Erzurum gezisinde açıkladı.

19 Ağustos 1981: Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu ve Taha Akyol gibi birçok kişinin idamla yargılandığı “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası” başladı

15 Ekim 1981: Türkiye’deki tüm siyasi partiler kapatıldı. Daha önce siyasi partilerin yalnızca faaliyetleri durdurulmuş ama kapatılmamıştı.

23 Ekim 1981: Ülkedeki tüm siyasi partilerin kapatılmasının ardından Danışma Meclisi en yaşlı üyesi olan Sadi Irmak başkanlığında ilk toplantısını yaptı.

6 Kasım 1981: 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası ile YÖK kurularak üniversitelerin özerkliği ellerinden alınmış oldu. Ülkedeki tüm yükseköğretim kurumlarından sorumlu tek kuruluş artık YÖK’tü. Üniversitelerin elinden özerkliğinin alınmasını, 1971 yılında çıkarılan 1402 sayılı yasanın maddelerinin değiştirilmesi izleyecek, sol görüşlü oldukları gerekçesiyle birçok üniversite öğretim görevlisinin görevine keyfi olarak son verilecekti.

23 Kasım 1981: Danışma Meclisi yeni anayasa hazırlıkları için 15 kişiden oluşan bir Anayasa Komisyonu kurdu. Ertesi gün başkanlığına Prof. Orhan Aldıkaçtı getirildi. Komisyon çeşitli kurum ve kuruluşlardan yeni anayasa için görüşlerini istese de bu görüşler ancak MGK’nın izin verdikleri ile sınırlı kalmaktaydı.

18 Ekim 1982: Toplam 574 sanıklı Dev-Yol davası Ankara 1 No.lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde başladı. Daha sonra diğer dosyaların birleştirilmesiyle sanık sayısı 723’e çıktı. Dava ancak 30 yıl sonra, 2012 yılında Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından zamanaşımı nedeniyle düşürülmesiyle sona erebildi.

21 Eylül 1982: Danışma Meclisi’ne sunulan yeni anayasa taslağı 120 kabul, 7 ret, 12 çekimser oy ile kabul edildi. Metni inceleyen MGK, tasarı üzerinde önemli değişiklikler yaptıktan sonra 24 Eylül 1982 tarihinde Anayasa’nın Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun’u yayınladı.

Hazırlanan yeni anayasa taslağı, temel hak ve özgürlükler yönünden 61 Anayasası’nın oldukça gerisinde kalmasıyla dikkat çekiyordu. 1961 Anayasası temel hak ve özgürlüklerin özüne hiçbir nedenle dokunulmayacağını vurgularken, kişi özgürlüğü, özel yaşanın gizliliği, konut dokunulmazlığı gibi konularda yargıçtan daha çok yönetim ve kolluk kuvvetleri söz sahibi duruma geçiyordu. Anayasa yargısı da daraltılmış, denetlenecek işlemlere sınırlama getirilmişti. Kısacası 1982 Anayasası ile yürütme güçlenirken yargı kaybediyordu.

MGK’nın 71 no.lu kararı ise tarihte eşine rastlanmayan bir örnekti. Bu karar ile yeni anayasayı tanıtmak serbest, eleştirmek ise yasaklanmıştı. Anayasayı eleştirdikleri gerekçesiyle İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından gözaltına alınanlar bile oldu. Kenan Evren ise anayasaya eklenen geçici 1. Madde ile anayasanın kabul edilmesi durumunda doğrudan cumhurbaşkanı sıfatını kazanıyordu.

7 Kasım 1982: Yeni anayasa halkoyuna sunuldu. Katılım oranının yüzde 91,27 olduğu halkoylamasında, yeni anayasa %91,37 evet oranıyla kabul edildi. Kenan Evren de otomatik olarak cumhurbaşkanı kabul edilmiş oldu.

2 Aralık 1982: Demokrasiye yaptığı katkılarından dolayı İstanbul Üniversitesi, Türkiye’deki tüm üniversiteler adına Kenan Evren’e fahri profesörlük ve hukuk doktorluğu payesi verdi.

12 Eylül mahkemeleri24 Nisan 1983: Resmi Gazete’de Siyasi Partiler Yasası yayınlandı. Yasaya göre feshedilen partilerin üyeleri eski partilerini ya da kendilerini savunamayacaklar, feshedilen partileri övücü beyanlarda bulunmayacaklardı. Denetim aslında yine MGK’daydı. Nitekim, feshedilmiş bir partinin devamı olduğu gerekçesiyle kuruluşunun üzerinden daha 2 hafta geçmeyen Büyük Türkiye Partisi 31 Mayıs 1983’te kapatıldı. MGK, parti kurucularını bile gerektiğinde veto edebiliyordu. Örneğin İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü’nün SODEP başkanlığı da MGK tarafından veto edilmişti. Yeni anayasanın kabul edilmesi ya da yeni yasaların çıkmış olması Türkiye’de mutlak gücün hala MGK’da olduğu gerçeğini değiştirmemişti.

 17 Ağustos 1983: 2876 Sayılı Yasa’nın Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle bizzat  Atatürk’ün öncülüğü ve yol göstericiliğiyle kurulmuş olan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na bağlı kuruluşlar durumuna getirilerek Atatürk’ün vasiyeti çiğnendi.

6 Kasım 1983: Darbe sonrası yapılan ilk genel seçimlerden Turgut Özal’ın başkanlığındaki ANAP %45,15 oy alarak birinci parti olarak çıktı. Seçime toplam 3 partinin katılmasına izin verilmişti. Halkçı Parti %30,46 oyla ikinci, Milliyetçi Demokrasi Partisi %23,17 oy oranıyla seçimlerden üçüncü sırada ayrıldı. Bağımsızların oyu ise yaklaşık binde bir olmuştu.

24 Kasım 1983: 17. Dönem TBMM, en yaşlı üye Fahri Özdilek başkanlığında açılış toplantısını gerçekleştirdi. 4 Aralık 1983’te de 2. tur oylamalar sonucunda Necmettin Karaduman 292 oy alarak TBMM Başkanı oldu.

24 Aralık 1983: Turgut Özal hükümeti 115 olumsuz, 65 çekimser oya karşılık 213 oyla güvenoyu alıp göreve başladı. Ertesi gün güvenoyunun sonucu ve hükümet programı Resmi Gazete’de yayınlandı.

4 Mayıs 1986: 12 Eylül rejimi tarafından desteklenen Milliyetçi Demokrasi Partisi kendini feshetti.

7 Nisan 1987: “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası” sonuçlandı. Alparslan Türkeş’e 5 yıl 11 ay 8 gün hapis cezası verildi.

6 Eylül 1987: 12 Eylül döneminde siyasi yasaklı duruma gelen liderlerin yasaklarının kalkması için yapılan halkoylamasında % 51 evet oyu çıkmasıyla Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’in siyasi yasakları kalktı.

31 Ekim 1989: Muhalefetin katılmadığı 3. tur oylamada Turgut Özal 263 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı oldu.

9 Kasım 1989: Turgut Özal yapılan bir tören ile Cumhurbaşkanlığı görevini Kenan Evren’den devraldı. Kenan Evren ise Marmaris’e yerleşti ve resim yapmaya başladı.

1 Yorum

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.