Müttefikler de Dresden’de Katliam Yapmıştı

II. Dünya Savaşı ve katliam sözcükleri bir araya geldiğinde çoğu insanın aklına hemen Hitler’in ve Nazilerin işledikleri savaş suçları gelir. Gerçekten de II. Dünya Savaşı’nda en büyük katliamlar hep Naziler tarafından gerçekleştirilmiştir. Ama savaşta hiç kimse masum değildir ve katliam yapan bir tek Naziler değildir. Unutturulmaya çalışılsa dahi, Müttefiklerin Dresden bombardımanı ile gerçekleştirdikleri katliam da en az ve hatta belki de daha fazla Hitler’in katliamları kadar insanlık suçudur.

Dresden Almanların kültür başkenti idi. Birçok müzeye, tarihi yapıya ve eve sahip Elbe Nehri’nin yanındaki kent bu özelliği nedeniyle Elbe’nin Floransa’sı olarak da anılırdı. II. Dünya Savaşı sırasında yalnızca 7 Ekim 1944 ve 16 Ocak 1945 tarihlerinde bombalanmasıyla da adeta savaştan kaçan Almanlar için bir sığınak gibiydi. Almanların II. Dünya Savaşı’nı kaybetmeleri ve işgal ettikleri bütün bölgelerden hızla geri çekilmeleri sırasında, Prusya’dan ve Doğu Almanya’dan kaçan binlerce Alman aile bu nedenle Dresden kentine sığınmıştı. Kentin nüfusu böylece ikiye katlanmış ve yaklaşık 1.200.000 kişiyi barındırmak zorunda kalmıştı.

1945 yılında savaş çoktan bitmişti aslında. Fakat savaşın bitmesi Amerikalılar ve İngilizlerin bilinçli bir şekilde 13 Şubat’ta başlayıp, 15 Şubat 1945’e kadar Dresden’i bombalamasına engel olmayacaktı.

Kentte sirenler çaldığında insanlar inanmak istememişlerdi. Çünkü daha önceki iki hava saldırısında kent merkezine dokunulmamış, ufak sanayi kuruluşlarının bulunduğu şehrin dış mahalleleri hedef alınmıştı. Bu yüzden çoğu Alman sığınağa bile girmeyi gerekli görmemişti. Ne var ki saat 22:15’te Dresden semalarında görülen bombardıman uçakları düş değil bir gerçekti. Bombalar peşpeşe yağıyor, saldırı filolarının ardı arkası kesilmiyordu. Kısa sürede bir zamanlarının kültür kenti olan Dresden alev topuna dönüşmüştü. Kentten yükselen alev dalgaları öylesine yoğundu ki, pilotlardan birisi “raporumu, pilot mahallini aydınlatan yangınların ışığında yazıyorum” diyerek bombardımanın başarısını üstlerine bildiriyordu.

Dresden Bombardımanının Bilançosu

Saldırı planı kusursuz hazırlanmıştı. Amerikalılar ve İngilizler sivil halka ve kültür şehri olan Dresden’e saldırıyı bilerek ve özellikle Almanlardan öç alma amacıyla yapmıştı. Müttefikler saldırıya ara verdiklerinde Almanların sığınaklarından çıkacaklarını hesaplamış, ikinci saldırı dalgasında diğer Almanları da hazırlıksız yakalayacaklarını düşünmüşlerdi. Gerçekten de üç saat sonra gerçekleşen ikinci saldırı dalgasına birçok Alman sokakta bir kez daha hazırlıksız yakalandı. Çünkü saldırıyı haber verecek hiçbir siren sağlam kalmamıştı.  Bu saldırıları yorumlayan araştırmacılar, Dresden bombardımanıyla Amerikan ve İngilizlerin, o günlerin “en büyük insan ve kültür mezbahasını” oluşturduğunu belirtmekte ve Alman halkına karşı doğrudan (yangın bombaları kullanarak) fiziksel ve kültürel soykırım uygulandığı ifade etmektedirler.

Bir ünlü Sakson kültür şehri olan Dresden’e karşı yapılan, bu acımasız saldırıyla ilgili olarak yayınlanan askeri belgeler bize katliamın boyutunu göstermektedir. İngilizler ve Amerikalılar, Almanları tamamen ezmek ve intikam amaçlı olarak, şehre yaptıkları topyekün hava saldırısında, 3.900 ton tahrip gücü yüksek bomba ve 200.000 (bazı verilerde 136.800) yakıcı bomba (napalm) kullanmışlardı. Kent bombalama esnasında yaklaşık 1.300 ve 1.800 derece arasında değişen sıcaklıkla kavrulmuş, yollardaki kalın asfalt eriyerek binlerce çocuk, ihtiyar, kadın ve zor durumdaki hastanın sığındıkları sığınaklara akıp yayılmış, sığınaklardakiler de akan sıvı ziftin verdiği sıcaklıkla kavrulmuştu. Bu durumda, sığınaktaki Alman sivillerin de Amerikan ve İngilizlerin havadan attıkları napalm (yakıcı bomba) bombalarının yarattığı soykırımcı intikam saldırısından sağ çıkamadığı ortaya çıkmaktadır. Bombardıman öyle dehşetliydi ki, bombalardan uzakta olmalarına karşın birçok Alman da napalm bombalarının havadaki oksijeni bitirmesinden dolayı boğularak ölmüştü. Devasa alev topları insanlar nereye kaçarsa oraya kadar takip etmiş, bombardımana sokakta yakalanan insanlar bedenleri kavrularak can vermişti.

Dresden’e, Amerikalılar ve İngilizler tarafından yapılan bombalama sırasında şehrin ağzına kadar sivil ve çaresiz insanla dolu olması durumu daha da vahimleştirmişti. Savaşın bir sonucu olarak, bombalanmadan kısa bir süre önce, şehirde oturan 630.000 kişiye doğu bölgesindeki savaştan kaçan 600.000 (bazı veriler yaklaşık 500.000) yeni mülteci eklenmişti. Bombalamalardan sonraki karışıklıktan dolayı ve sokaklar yanmış insan cesetleriyle dolu olduğu için, canını kurtarmak için kaçarak Dresden’e gelen Almanların kimliklerinin tespit edilmesi de neredeyse imkansız hale gelmişti. Bu yüzden ölen insan sayısının tam olarak ne olduğu hâlâ bugün dahi kesinlikle bilinmemektedir. Bu yüzden bu konudaki veriler çok değişiktir. Ama tarihçilerin araştırmaları bize, çoğunluğu kadın ve çocuk olan 135.000 ila 200.000 sivilin, bu üç günlük İngiliz ve Amerikan bombardımanında öldüğünü göstermektedir.

Dresden katliamı ile ilgili rakamlar, Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan atom bombalarıyla katledilenlerin toplam sayısının 120.000 olduğu düşünülürse, Müttefiklerin Dresden’i konvansiyonel silahlarla bile olsa, hangi yoğunlukta ve hangi amaçlarla bombaladıklarının belgesi olarak değerlendirilmelidir. Hava saldırılarıyla verilebilecek en büyük zararı verme hedefiyle Amerikalılar ve İngilizler tarafından özellikle bombalanan, Almanya’nın Hamburg ve Dresden şehirleri bu yüzden tarihçiler tarafından Avrupa’nın Hiroşima ve Nagazaki’si olarak anılmaktadır.

Zamanın bir İsviçreli görgü tanığı, Dresden bombardımanından iki hafta sonraki izlenimlerini şu şekilde anlatmaktadır: “Her tarafta, yalnızca kolları bacakları kopmuş ve her tarafa savrulmuş yanık insan bedenleri görülüyordu.

Dresden bombardımanı

Times of London yazarlarından Simon Jenkins, 14 Şubat 1995 tarihinde, konuyla ilgili olarak The Wall Street Journal’da yazdığı yazıda, Amerikalılar ve İngilizler tarafından Dresden’deki Alman sivillere ve Alman kültür değerlerine karşı işlenen bu soykırım sırasında, Dresden bölgesinde her hangi bir askeri birimin veya endüstri biriminin hedef alınmadığını, çünkü savaşın bittiğini belirtiyor ve Dresden’deki Alman halkına ve kültür değerlerine karşı yapılan bu soykırım uygulamasını, “Ortaçağda insanları kılıçtan geçirmenin modern bir sürümü gibi şehirleri her şeyleriyle birlikte yakarak yok etmek” diye tanımlıyor. Ayrıca, Simon Jenkins, yazısında, İngiliz Başbakanı Churchill’in onayıyla, bombalama emrini veren İngiliz komutan Arthur Harris’in verdiği bu emirden dolayı, İngilizlerin ve Amerikalıların, Nazilere karşı olmakla Avrupa’nın bir kültür şaheseri olan bu Alman şehrine karşı olmak arasında hiç bir ayırım yapmadığını belirtiyor.

İkinci Dünya Savaşı ile ilgili araştırmacılar, Dresden’e karşı yapılan bombardımandaki insan ölümlerinin yoğunluğuna sebep olarak Amerikalıların ve İngilizlerin attıkları yangın bombalarının oluşturduğu 1.300 ila 1.800 derecelik sıcaklığı göstermekte ve birçok insan yandığı için de bu insanların kimliklerinin hiç bir zaman tespit edilemediğini belirtmektedirler. Daha sonra yapılan tespitlere göre; müttefiklerin bu ağır ve sistemli bombalama kampanyasından sonra, şehirde bulunan 83.000 adet kültürel değeri çok önemli ve ender mimarisi olan bina, ünlü ressamların resimleri, meşhur tiyatrolar, müzeler, tarihi kiliseler, kütüphaneler, meşhur konservatuarlar ve bilimsel çalışmalar vs. büyük hasar gördü veya tamamen yok oldu. Şehir merkezinde bulunan tarihi 28.410 ev özellikle bombalandı. Saldırılardan sonra yapılan incelemede, bombalanan şehir merkezindeki binalardan 24.866’sının tamamen yerle bir edildiği ve en son yapılan incelemelerde ise, tüm şehrin % 85’inin tamamen tahrip edildiği ortaya çıkarıldı.

Amerikalıların ve İngilizlerin, sadece öç almak amacıyla Alman şehirleri saldırdığını ve soykırım yaptığını, saldırının komutanı Arthur Harris kendi tanımlamasıyla şöyle itiraf ediyordu: “Bütün Almanya’da olan her şeyi bombalamaktansa bazı şeyleri tamamen bombalamak çok daha iyidir.”

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.