Nasyonal Sosyalizm Nedir?

Nasyonal Sosyalizm, siyasal olarak faşizmin Al­manya’daki uygulamasıdır. Milliyetçilik ile ekonomik açıdan sosyalizmi birleştiren bu görüşün en belirgin temel özellikleri ırkın üstünlüğü, tek parti ve tek adam diktatörlüğü, Yahudi ve kapitalizm düşmanlığıdır. Kuramsal alanda ise, ana çizgileriyle, on dokuzuncu yüzyılda gelişen Tarihçi Hu­kuk Okulu’nun “ırkçılık” anlayışıyla değişikliğe uğra­mış biçimidir. Nasyonal Sosyalizm fikrinin ilk ideoloğu Fransız teorisyen Maurice Barrès’dır.  On dokuzuncu yüzyıl düşünürü Fichte’de gelişmeye başlayan aşırı ulusçuluk, Hegel’de artık Al­man ulusunun dünyayı yönetmesi gerektiğinin savunul­masına kadar varır; Nazilere de bu üstün ırk görüşü­nü uygulamak düşer.

Çoğu kez hem İtalyan faşizmi, hem de Alman Nas­yonal Sosyalizmi tek bir ad altında toplanarak, ikisine birden “faşizm” denilmektedir. Temel uygulama bakı­mından doğru sayılabilecek bu adlandırma, kuramsal alanda elverişsizdir. Nasyonal Sosyalizm ile faşizm arasındaki fark temeldedir.

İtalyan faşizminde devlet en yüksek amaç, en yüksek değer ve son hedeftir. Devlet kutsaldır ve her şey devlet içindir ve devletin dışında bir şey yoktur. Ulus, ancak devlet içinde, devlet aracılığı ile gerçekleşebilir, varlık kazanır.

Oysa Nasyonal Sosyalizme göre en yüksek değer “ırk”tır. Devlet bir amaç olmayıp (doğal olarak yalnız ku­ramsal alanda) sadece basit bir araç, bir kalıptır. Önemli olan bu kalıbı oluşturan içerik yani saf ırktır. Devlet ancak saf ırkı koruyabildiği, onu geliştirdiği ve ona yeni yaşam alanları açtığı sürece anlam taşır ve var olma hakkı kazanır. Demek ki faşizmde temel kavram devlet, Nasyonal Sosyalizmde ise ulus ya da ırktır.

1924’de Adolf Hitler, Mein Kampf’da (Kavgam) şöyle ya­zıyordu:

Devlet bir amaç değil, bir araçtır. Büyük bir uygarlığın kurulması için devlet, en önde gelen ko­şullardan biridir. Fakat bu yüksek uygarlığın doğrudan olarak ilk koşulu değildir. Çünkü uygarlık, özellikle uy­garlık kurma yeteneği olan bir ırkın varlığında saklı­dır. Biz Nasyonal Sosyalistler için devlet bir bi­çimden ibarettir. Devletin daha doğrusu bu toplulu­ğun içeriği ulustur. Bundan dolayı bütün çıkarlar, ulu­sun egemen ve yüksek çıkarlarına bağlı ve boyun eğmiş olmalıdır.

Nasyonal Sosyalist kuramcılardan Alfred Rosenberg, daha sonra 1930’da, devletin artık önünde boyun eğilmesi gereken başına buyruk bir tanrı olmadığını, hatta devletin bir amaç bile değil, yalnız “volk”un (halk, ulus) varlığının gelişimi için bir araç olduğunu yazıyordu. Rosenberg’e göre devletler ve yasalar gelip geçerler, ama ulus varlığını hep sürdürür. Bu da göste­rir ki ilk ve en yüksek değer ulustur.

Faşizm ve Nasyonal Sosyalizm kaba güce dayalı devlet düşüncesinin en belirgin örnekleridir. Çünkü faşizm ve Nasyonal Sosyalizm İtalyan ve Alman kapi­talist çevrelerinin, demokratik kurumları, burjuva hu­kuk üstünlüğü anlayışını ve gene Batı burjuvazisinin geliştirdiği bireysel özgürlük ve insan değeri kavramı­nı bir yana iterek doğrudan doğruya kaba güce başvur­malarından başka bir şey değildir.

Nasyonal Sosyalistlerin savına göre parlamenter demokrasi Almanya için yalnızca bir yıkım olmuştur. Demokratik kurumlar, Nasyonal Sosyalist devletin ser­bestliğini kısıtlar. Bu nedenle de demokrasi ırkçı dev­letin çalışmasını engelleyen bir siyasal düzendir. Hitler’in deyimiyle, “vaktini ahmak parlamenterleri ikna etmekle harcayan bir bakan iş göremez.”

Nasyonal Sosyalizm, demokrasiyi olduğu kadar halk kitlelerini de hor görür. Hitler’e göre “çoğunluk, sadece cehaleti değil, aynı zamanda korkaklığı da yan­sıtır. Yüz budala bir akıllı kişiye eşit olamaz.” Yığınla­ra olan bu düşmanlığının doğal sonucu olarak Nasyonal Sosyalizm genel seçimlere de karşıdır.

Nasyonal Sosyalizmin Temeli: Saf Irk

Tarihçi Hukuk Okulu’nun her ulusun kendine özgü bir ruhu bulunduğu ve hukuku bu halk ruhunun yarattığı düşüncesi, Nasyonal Sosyalizm tarafından olduğu gibi benimsenmiştir. Yalnız bu kavrama iki yeni nitelik daha tanınmıştır: Halk kavramının “saf bir ırkı” gerektirdiği, başka bir deyişle, halk ruhunun ancak saf bir ırktan temel alabileceği ve Almanların en saf ve üstün ırk oldukları!

Nasyonal Sosyalistler bazı ırkların başka ırklardan üstün olduğunu bir bilimsel gerçek olarak benimser. Üstün ırkların en tepesinde Kuzeyli Aryen ırk bulunur. Aşağı ırkların başında ise Yahudiler ve renkli ırklar bulunur.

İşin ilginç tarafı,  tıpkı Nasyonal Sosyalizm gibi, “üstün ırk” kuramını ilk ortaya atanlardan hiç birinin de Cermen ırkından olmamasıdır. Ya Fransızdır ya da İngiliz: Kont Gobineau, Vaoher de Lapouge, Houston Chamberlain. Nasyonal Sosyalizmin temelinin saf, üstün ırk olduğu düşünülecek olursa bu isimlerin Hitler’in fikir babası olduğu söylenebilir. Elbette üstün ırk kuramına antisemitik ögeleri ekleyen Alman ırkçılığınını bir kuram haline getiren Alfred Rosenberg’in de Hitler’in fikir babası olduğu kabul edilebilir.

Nasyonal Sosyalizme göre, halk ruhunun oluşumu ırkın biyolojik yapısına bağlıdır. Devlet ve hukuk da ırkın, halk ruhunun hizmetinde olduğuna göre, amaçları ırkın saflığının korunmasıdır. İşte devlet ve hukukun tek görevi, ırkı korumak ve onu daha da geliştirmektir. Irkın daha da geliştirilmesi anlayışı 1933 tarihli ırk yasalarının temel dayanağıdır. Bu yasa ile fiziksel ve zihinsel bakımdan sakat olanların yani ırkın gelişimin önünde engel olanların kısırlaştırılması ya da yok edilmesi yolunda genel bir politika izlenmiştir. Irkın bütünlüğü, saflığı, geliştirilmesi her şeyden önce geldiği için, her şey ve bütün bireysel değerler, bu amaç uğruna feda edilebilir. Devlet ve hukuk da bu uğurda birer araçtırlar.

Devletin ve hukukun önünde sorumlu olduğu tek varlık ırktır. Devlet demek, ırka hizmet edecek güç demektir. Bu nedenle devlet kavramı, güçlü olmayı gerektirir. Bunun birinci yolu ise, devletin önünde onu engelleyecek hiçbir şey bulunmamasıdır. Hukuk bir araçtır, kendisinin bir değeri yoktur. Bu nedenle hukuka saygı da burjuva liberalizminin modası geçmiş hurafelerinden biridir.

Gestapo şefi Heydrich 1936’da “Deutsches Recht”e yazdığı bir yazıda Nasyonal Sosyalist devletin bu niteliğini şöyle yansıtıyordu:

Başlangıçtan beri herhangi bir yasa maddesi ile faaliyetimiz arasında bir uyuşmazlık olup olmadığı konusunun beni asla ilgilendirmeyeceği görüşünü benimsemiş bulunuyorum. Yalnız Führer’e ve ulusa hesap verip veremeyeceğime bakarım.

Nasyonal Sosyalizm ırkları temel olarak ikiye ayırır: Üstün ve aşağı nitelikte ırklar. Özel de ise bu ırklar üçe ayrılabilir:

  • Kültürün yaratıcısı olan ırklar, yani Aryan ırkı
  • Kültür yaratamayan ama üstün ırkın kültür değerlerine uyabilen ırklar
  • Üstün ırk kültürüne zarar veren, onları yıkan ırklar (özellikle Yahudiler)

Irklar sürekli savaş halindedir ve zafer her zaman daha iyinin, daha güçlünündür. Hitler’in deyişiyle “İnsanlık sürekli bir mücadele içinde büyümüş ve ilerlemiştir. Sürekli barış insanlığın mezarını hazırlar.” Savaş, ulusların yaşamını düzenleyen biyolojik bir zorunluluktur. Savaşlar yardımıyla üstün ırkların korunması ve gelişmesi sağlanır, aşağı ırklar yok edilir. Kuvvetliler içinde bile üstünlüğü elinde tutacak olan en kuvvetlilerdir, öyleyse Aryan ırkı her bakımdan en üstün olmalı ve tüm düşmanlarını yenerek onları boyunduruğu altına almalıdır. Bağımlı olma zayıf ve aşağı ırklara düşer. Hitler bu düşüncesiyle ırklar arasında doğal seleksiyonu kabul eden bir tür “Sosyal Darwinizm”i savunmuştur.

Üstün ırk ve aşağı ırkın karışımı sonucu ortaya çıkacak melez ırk, üstün ırkın bozulmasına neden olur. Almanların aşağı ırk kabul edilen Yahudilerle evlenmelerinin yasaklanması ve toplama kamplarında yok edilmeleri ırkların karışmasını önlemek için yapılan uygulamalardır. Aşağı ırkın nüfusu azaltılırken saf ırkın nüfusu ise olabildiğince artırılmalıdır. Bu nedenle Nasyonal Sosyalizmde Aryan ırkın nüfusunun çoğalmasını önleyecek bütün doğum kontrol yöntemleri ve kürtaj kesinlikle yasaktır ve en ağır yaptırımlar uygulanır.  Çok çocuk sahibi olan erkekler için çıkarılan “Geniş Aile Babalarına Kamu İstihdamı Desteği” ve bekar erkeklere fazladan getirilen vergi yükü Aryan nüfusu artırmak içindir.

Führer, Halk İradesinin Temsilcisidir

Hitler-NuremburgIrk kavramının yanında Führer (lider), Nasyonal Sosyalizmin diğer en temel unsurudur. Hitler, daha muhalefetteyken “führung” (liderlik) kurumunu önermişti.

Halkla Führer arasındaki ilişki normal bir devlet başkanının halkla olan ilişkisine benzemez. Bu, bir komutanın askerleriyle olan ilişkisi gibi de değildir. Führer ile halk arasındaki ilişki akla değil, akıl dışı birtakım kavramlara dayanır.

Führer, halk iradesinin temsilcisidir. O, ulusun tüm isteklerini benliğinde duyar; ulusun tarihi yazgısını o belirler. Führer, kendi kişisel iradesini açıkladığında, toplumun iradesini de açıklamış olur. Her olayda ve hukukla ilgili konuda son söz Führer’indir. Yasalar Führer’in sözlerine göre yorumlanır, mahkemeler Führer’in buyruklarına göre karar verir. Hiçbir iktidar ya da organ Führer’in iktidarını sınırlayamaz. Kararlarına itiraz edilemez. Bir Alman mahkemesi Hitler’in cezalandırılmasını istediği bir sanığı suçsuz bulduğunda, Hitler şöyle demişti: “Benim suçlu diye ilân ettiğim bir kimseyi bir Alman mahkemesinin suçsuz çıkarması olayı bir daha görülmeyecektir.”

Führer seçimle işbaşına gelmez, o halkın bağrından doğar. Führer, Führer olarak doğduğu için iktidara gelmiştir. Halka düşen yalnızca onun iktidarını kabul etmek ve onaylamaktır. Hitler de Almanya’yı yeni baştan kurma görevinin kendisine verildiğine fanatik bir şekilde inanmıştı.

Nasyonal Sosyalizm dine karşı son derece mesafelidir. Devletin varlığını tehlikeye atmadıkları ve Aryan ırkına zarar vermediği sürece dini inançlar serbesttir. Hitler gibi çoğu Nazi lideri ateist, Hess ve Rosenberg gibi bir kısmı da Kuzey Pagan dinlerine mensup paganisttir. Fakat hiçbir dinin gelecekte yeri yoktur ve Hitler’in ifadesiyle “Hristiyanlık eninde sonunda Almanya’dan kovulacaktır.” Çünkü tüm dinler insanlara barışı öğütleyerek içlerindeki savaşçı ruhu ve savaşı körelten ve bunun sonucunda üstün ırkın gelişmesini sağlayacak doğal seleksiyonun önüne set çeken bir engeldir.

Nasyonal Sosyalizm ile sosyalizmin en büyük ortak noktası, amaç açısından farklılık olsa da her ikisinin de kapitalizme karşı olmasıdır. Nasyonal Sosyalistlerin kapitalizme karşı olmasının temelinde, kapitalizmin Aryan ya da değil ırk ayrımı yapmadan parası daha fazla olanı üstün tutması yatar. Kapitalizmde parası olduğu sürece bir Yahudi, Aryan ırktan gelen birinden daha üstündür. Çünkü ırk temelli Nasyonal Sosyalizmin aksine, kapitalizmde para temel değerdir. Kapitalizmin temellerinden biri olan özel mülkiyet hakkına da sınırlama getirilmiştir. Çünkü bu, bazı bireylerin diğerlerinden daha fazla zenginleşmesine neden olacaktır. Oysa Aryan ırkının daha da gelişmesi için tüm ırkın mevcut kaynaklardan eşit ve yeterli miktarda faydalanması gerekir. Birçok büyük sanayi kuruluşunun devletleştirilmesi de ari ırkın korunmasında önemli rol üstlenecek devletin daha güçlü olması, ona yeni yaşam alanları oluşturmada öncü rol oynayacak ordunun daha iyi donatılabilmesi içindi.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.