Rıfat Ilgaz’la Bir Görüşme

1976-1977 Öğretim yılında İnebolu Ortaokulu’nda öğretmendim. Türkiye’de sol hareketin adamakıllı parçalandığı yıllardı. Öğretmen hareketi de birbirine adeta düşman gruplara ayrılmıştı. TÖB-DER içindeki gruplardan biri benim de içinde bulunduğu Yurtsever Öğretmen Grubu idi. Grup Yurtsever Öğretmen adında bir dergi de çıkarıyordu. 15 Mart 1976 ile Ocak 1978 arasında topu topu 17 sayı çıkabilen bu derginin Şubat 1977 tarihli 11. Sayısının arka kapağını tam olarak kaplayan “Yurtsever öğretmen-yazar Rıfat Ilgaz’la konuşma” üst başlığını ve “Sovyetlerde Bağımsızlıkla İlgili Konuşmamı Engellediler” ana başlığını taşıyan bir görüşme yayımlandı. Konuşmada bu sözlerin öne çıkarılmasının nedeni grubumuzun Sovyetler Birliği’ni revizyonist ve emperyalist kabul etmesiydi.

Rıfat Ilgaz’ın Cide’de kalmakta olduğunu öğrenince İnebolu’dan kalkıp Cide’ye gittim. Rıfat Ilgaz’ı, tek başına kalmakta olduğu otelde buldum. Kendisiyle Yurtsever Öğretmen dergisi adına konuşma isteğimi kabul etti. Sorularımı ve onun yanıtlarını not aldım ve Ankara’ya gönderdim.

Bu görüşme muhtemelen Rıfat Ilgaz’dan kalan arşiv içinde yoktur.

Bir anı olması ve o günleri hatırlatması kadar Rıfat Ilgaz’ın Türkiye’ye ve dünyaya bakışını yansıtması açısından de 35 yıl önce yayımlanmış bu görüşmeyi dikkatle sunuyorum.

“Şimdiye kadar elliye yakın eser vermiş olan öğretmen-yazar Rıfat Ilgaz’la Kastamonu’nun Cide ilçesinde buluştuk. Yazı hayatının 50. yılını kutluyor ve yeni eserler üzerinde çalışıyordu. Cide’de doğduğu için bu küçük, şirin kasabaya yerleşmeyi düşünüyordu. Yurtsever Öğretmen olarak kendisiyle görüştük.

Yurtsever Öğretmen: Öğretmenliğe ne zaman başladınız?

Rıfat Ilgaz: 1930’da Kastamonu Muallim Mektebi’ni bitirdim. Altı yıl Bolu’da öğretmenlik yaptım. Gazi Eğitim’in Türkçe bölümünü bitirip 1944’e kadar Türkçe öğretmenliğinde bulundum. Boğazlıyan’da da kısa bir öğretmenliğim var.

Yurtsever öğretmen: Sizi öğretmenlikten atmışlar?

Rıfat Ilgaz: 1944’te Sınıf adlı bir şiir kitabımdan ötürü tevkif edildim. 6 ay hapis yattım. Öğretmenliğimi aldılar. Boğazlıyan’da kısa bir süre çalıştım. Yeniden öğretmenliğime son verdiler. Bir iki sanat eseri ortaya koyduk diye, hasta öğretmenin yatmaya hakkı olduğu sanatoryumdan da tutup çıkardılar. Öğretmenlik benim yalnız mesleğim değil, gasp edilmiş hakkımdır. Bir gün düzen değişir de haksızlığa uğramış olanlara hakları verilirse, yetmiş yaşıma girsem, bir sınıfa girip çocuklarımla şu konuştuğumuz konularda “nerde kalmıştık?” deyip derslerimi sürdürmek isterim.

Yurtsever Öğretmen: Dış ülkelere gittiniz mi? Ne sıfatla ve ne yaptınız?

Rıfat Ilgaz: İlk çıkışım o zamanki doktor eşimle Paris’edir. Psikiyatr kongresine davetliydim. Bulgaristan, Macaristan gibi yol üzerindeki memleketleri de gördüm.

Fazla Ateşliymişim!

Yurtsever Öğretmen: Sizi hiç o memleketlere çağırmadılar mı?

Rıfat Ilgaz: Çağrıldım. Asya-Afrika Yazarlar Birliği’nin Özbekistan’ın merkezi Taşkent’teki toplantısına katıldım. Beni şair olarak çağırdılar. Mizah yazarlığımı nedense bilmiyorlardı… Benden önce gidenler mizah yazarlığımı göstermekte sakınca görmüş olacaklar… Şair olarak konuşmam gerekirdi…

Yurtsever Öğretmen: Ne konuştunuz?

Rıfat Ilgaz: Tam konuşacaktım… Geri bırakılmış bir memleketin şairi olarak konumu da özetlemiştim. İlginç görmediklerinden mi, yoksa sert bulduklarından mı, konuşmayı yol arkadaşıma bıraktılar. Bağımsızlık mücadelesini dile getirecektim, ateşli olduğumu söyleyerek konuşmaktan affettiler!

Yurtsever Öğretmen: Siz ne konuşacaktınız?

Rıfat Ilgaz: Ben geri bırakılmış bir memleketin şairi olarak, bizim Cide deyimiyle şairin itişken (mücadeleci) olması gerektiğini, kavgacı niteliğini yitirmemesi gerektiğini, ilk işinin ülkesinin bağımsızlığı için mücadelede bulunması gerektiğini, toplumculuğun ve gerçekçiliğin ancak bununla olanaklı olacağını, bunun dışında toplumculuğun, gerçekçiliğin ve devrimciliğin başarılamayacağını belirtecektim. Sovyet Rusya’da doçent olan Tevfik Melikov konukçumuzdu. Bunu ona söyledim. Sınırda yapılan aşıdan dolayı ateşli olduğumu söyleyerek beni konuşmaktan afettiler.

Yurtsever Öğretmen: En çok tanınan eseriniz Hababam Sınıfı kaç dile çevrildi?

Rıfat Ilgaz: Yalnız Macarcaya çevrildi. Rusçaya çevrileceğine dair 1960’tan beri haberler alıyordum. Yukarıda anlattığım son yolculuktan sonra anladım ki bundan sonra da Rusçaya çevrilmeyecektir. Bu çeviri işleri oradaki Türkçe bilenlerce tekelleşmeye doğru gitmektedir. Yanlış işleyen bürokrasi de bunu engelleyecek niteliktedir. Memleketimizden gidip gelen yazar arkadaşlarda gün geçtikçe klikleşmekte, yalnız Sovyet Rusya’yı değil. Bütün yabancı ülkeleri özel pazarları haline getirmektedir… Arada özel çıkarlar da var.

Yurtsever Öğretmen: Bağımsızlıktan anladığınız nedir?

Rıfat IlgazRıfat Ilgaz: Bağımsız Türkiye diyoruz. Ülkemizde ne anlamda olursa olsun her nitelikte dış sermayenin yurt ve halk çıkarlarına aykırı olarak yurda girmesine karşıyım. Kültür emperyalizmine karşıyım. Türkiye’de yalnız emekçi halkın sözü geçmelidir. Toprak bütünlüğüne sahip bir memleket düşünüyorum. Siyasi açıdan da yurt dışından ne siyasal ne etnik hiçbir baskının etkisi altında olmayan bağımsız bir memleket… Ne dışarıdan baskı istiyoruz, ne dışarıya baskı yapmayı düşünmeliyiz.

Yurtsever Öğretmen: Bu mücadelede yazarlara ne gibi görevler düşer?

Rıfat Ilgaz: Yazar kurtuluşunun işçi sınıfının kurtuluşuyla mümkün olduğunu bilmeli, halkın sorunlarını yakından izlemeli. Halkın dili ve yaşamı ile çok yakından ilgilenmeli. Güncel olayların dışında kalmamalı. Olayları genişliğine ve derinliğine incelemeli. Sanatçının görevi, öğretici olmaktan çok, eylemlere hazırlayıcı, coşku verici, güvenç ve direnç verici olmalıdır. Burjuva sanatçılar, halka, okura yukarıdan bakmışlar, onu sorunları anlayamaz sanmışlardır. Üretici halkın şairi, sınıfının dilinden, yüreğinden gelen sözlerinden, söyleyiş biçimlerinden yararlanarak kendi sanat sözlüğünü ve biçimini (üslubunu) yaratması gerekir. Bunu yapmayan sanatçı, iyi niyetli de olsa sınıfının dışında kalır. Güç anlaşılır. Ya da hiç anlaşılmaz.

Yurtsever Öğretmen: Çalışmalarınızda başarılar dileriz.

(Yurtsever Öğretmenin Notu): Sayın Rıfat Ilgaz’la konuşmamız burada bitiyor. Anlattıkları içinden dikkatimizi en çok çeken husus şu oldu: Emperyalist Rusya, Türkiye’nin bağımsızlığına düşmandır. Bu konunun konuşulmasına bile tahammülü yoktur. Yazar ve fikir adamlarımızı etkilemeye çalışmakta, yüz bulamadıklarını aforoz etmekte, eserlerinin Rusça yayımına ambargo koymaktadır. Bu durum Rusya’nın emperyalist karakterini açıkça ortaya koymaktadır.”

35 yıl sonra…

  1. Rıfat Ilgaz’ın Taşkent’teki toplantıda bağımsızlıktan söz edeceği öğrenilince konuşmaktan alıkonulması ve konuşmanın yol arkadaşını vermeleriyle ilgili sözlerini çok canlı olarak hatırlıyorum. Bu yol arkadaşının adını da vermişti ama yazmadım. Belki de yazılmamak kaydıyla söylemişti. “Peki, arkadaşınız ne konuştu?” soruma “Hiç! Bir yazar sabah saat kaçta kalkar, nasıl çalışır, kaçta yatar gibi şeylerden” yanıtını vermişti. Bu yazarımız bir gazetede köşe yazıları yazıyor ve yurtseverce temaları konu alıyor.
  2. Ilgaz’ın “Sovyetlere daha önce gidenler, kendisini bir mizah yazarı değil, şair olarak tanıtanlar, Sovyet okuruyla buluşmasını engelleyenler” olarak hangi Türk yazarını ettiği az çok kestirilebiliyor. Ancak bu görüşmemizde ad verip vermediğini hatırlamıyorum.
  3. Rıfat Ilgaz’ın bağımsızlık hakkındaki konuşmasının Sovyetlerin Türkiye’nin bağımsızlığa karşı olduğu biçiminde yorumlanması hatalı olmuştur.  Türkiye Amerikan tarafında olduğu için bu bağımsızlık Sovyetlerinin çıkarlarını zedelemezdi. Ancak Sovyetlerin hem de Bir Türkî Cumhuriyetinde “Bağımsızlık” söylemine karşı durmaları bu ülkelerin Sovyetlerden ayrılma düşüncesini uyandırmamak için olabilirdi.
  4. Rıfat Ilgaz, bu görüşmemizde Türkiye’ye dönerken trende o tarihlerde Sovyetlerde barınan Türkiye Komünist Partisi mensuplarının kendisine Türkiye’ye götürmek için bir yığın broşür verdiğini ancak bu nedenle başının polisle derde girmemesi için de onların hepsini trende bıraktığını anlatmıştı.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.