General Georges Boulanger’nin Serüvenleri

Fransa’da 1880-90 yılları arası yoğun karışıklıkların sürüp gittiği yıllardır. Bu dönemde birbirini izleyen sokak hareketleri ülkenin kaderini etkilemekte, bu yığınların desteğini kazanmasını bilen ihtiraslı kimi serüvenciler de Fransa’nın geleceği üzerinde söz sahibi olmaktaydı. Bu ihtiraslı, iktidar düşkünü serüvencilerden biri de 1837’de Rennes’de doğup, 1891’de Brüksel’de sürgünde intihar eden General Georges Boulanger idi.

Fransa’nın savaş bakanı da olan General Boulanger, 1880’lerde Üçüncü Cumhuriyet’i yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya getiren kısa ömürlü ama etkili otoriter devrime öncülük etmesiyle de devrimler tarihinde yer aldı.

Fransa tarihine “Boulanger Sorunu” adıyla geçecek olaylar, 8 Ocak 1866 günü aşırı sol cephenin lideri ünlü Clemanceu’nun savaş bakanlığı görevine General Georges Boulanger’yi önermesiyle başladı.

General Georges Boulanger 49 yaşındaydı ve Fransız ordusunun en genç tümen komutanıydı. Yakışıklıydı, kadınlar üzerindeki etkisinin ve çekiciliğinin gücünü kullanmakta başarılıydı. Aynı zamanda iyi bir binici ve oldukça etkili bir hatipti. Üstelik son derece parlak, herkesin gıpta ettiği bir askerlik kariyeri vardı. İtalya’da ve Koşenşin’de savaşmış, Paris’in kuşatılması sırasında, çok genç bir albayken üstün başarılar kazanmıştı. Sonra Tunus’ta askeri komutanken genel vali Jules Cambon’a karşı yapılan ayaklanmada, birinci planda göze çarpmış, adından oldukça söz ettirmeyi başarmıştı. Bütün bu özellikleriyle Clemanceu’nun temsil ettiği radikal cephenin tam da aradığı bir insandı.

Savaş Bakanı Boulanger, Clemenceau için zararsız bir aletten başka bir şey değildi. Clemenceau hazırlanarak orduda reform yapılmasını istiyordu. Amacı ise ordudan kralcıların ve Bonapartçılar’ın temizlenmesiydi.

Clemenceau’nun önerisiyle Savaş Bakanı olarak atandığında, kendisinin gerçekten de büyük zaferler için doğmuş olduğunu hissediyordu. Böyle yüksek bir makama ulaşınca, halk arasındaki popülaritesini artırmaya çabaladı, çünkü bu olmadan iktidarın tepesine giden yolu aşmak mümkün değildi.

Tıpkı Louis Bonaparte’ın yaptığı gibi, Boulanger de siyasi kariyerine, hiçbir zaman yerine getirmeyi düşünmediği vaatlerle başladı. Fransız halkının sempatisini kazanmaya ve en önemlisi de seçimlerde oylarını almaya çabalıyordu. Olası bir ayaklanmada onların desteği gerekecekti kendisine. Zorunlu askerliği beş yıldan üç yıla indireceğini vaat ederek alt rütbelilerin sempatisini kazanmaya çalıştı. Orduda yavaş yavaş bazı reform hareketlerine girişti. Askerin kışladaki yaşamı düzene sokarak, halka orduyu sevdirecek tedbirleri arayarak işe başladı. Kışlaları cumhuriyetin üç rengi ile boyadı, devrin en modern silahlarının kullanılması emrini vererek yeni bir askerlik yasasının hazırlanması için bir komisyon kurdu.

Feda Edilemeyen Bir Savaş Bakanı

Bu sırada, hükümeti Boulanger hakkında yeniden uyaran bir olay çıktı. Kral ailesine mensup prenslerin sınır dışına çıkarılması sırasında, Boulanger, Aumale düküne karşı haksız ve sert hareket etmiş ve prens bir asker olduğu halde, onun ordudan çıkarılmış olduğunu ileri sürmüştü. Başbakan Charles de Freycinet, Boulanger’nin eliyle yazılmış bir mektuptan iftira ettiğini ve yalan söylediğini de öğrenmişti; fakat o sırada savaş bakanına, onu feda edemeyecek kadar gereksinim duyuyordu. Zaten Boulanger, kısa sürecek bakanlığı sırasında Paris halkının sevgilisi haline gelmeyi başarmıştı.

1886 yılında 14 Temmuz şenlikleri sırasında, genç general, siyah atının üzerinde, parlak ve renkli üniforması ve ardında yüzlerce süvari ile başkentin sokaklarında göründüğü zaman halkın heyecanı son haddini bulmuş, sokaklar “Yaşasın Boulanger!” haykırışlarıyla dolmuştu.

Freycinet’nin Aralık 1886’da seçimleri yitirmesinden sonra yeni başbakan René Goblet tarafından bir kez daha savaş bakanlığına getirildi. Goblet kabinesi 1887 Mayıs’ında düşünce, Clemenceau, sağ kolu ve yakın adamı Boulanger’nin politika arkadaşları tarafından istenmediğini görmüş, ondan desteğini çekmişti Boulanger, artık bir yıl önceki gibi zararsız görünüşlü sıradan bir kabine üyesine hiç benzemiyordu. Arkadaşlarını rahatsız edecek ve hatta onları kuşkulandıracak kadar ön plana geçmiş, ünü hepsini aşmıştı. Bu nedenle yeni hükümette görev alamadı.

O sırada kimyager Alfred Naquet, Boulanger’ye geldi. Naquet, laboratuvarını bırakarak siyasete atılmış, garip tavırlı, genç bir adamdı ve oldukça hırslıydı. Şeytani zekâsını, iktidarı ele geçirmenin yöntemlerini için kullanıyordu. Boulanger’yi bir darbeye teşvik etmeye başladı. Henüz yeni bakan atanmadığına göre Boulanger hâlâ son derece güçlüydü. “Vatanseverler Cephesi”nin kurucusu Deroulede’in liderliğindeki milliyetçiler de Boulanger’yi destekliyorlardı. O halde harekete geçmenin zamanıydı.

Boulanger ise susuyor, kımıldamıyordu. Bir kaç gün daha böyle sakin ve endişeli geçti. Boulanger artık savaş bakanı değildi. Omuzunda üç yıldız taşıyan herhangi bir general haline gelen Boulanger, Louevre’daki evinde dostları arasında sakin bir yaşam sürüyordu.

14 Temmuz bayramının yaklaşması üzerine, hükümeti Parislilerin muhtemel taşkınlıklarına karşı Boulanger’yi başkentten uzaklaştırarak ıssız Clermont-Ferrand’daki 13’üncü tümenin komutanlığına atadı.

Hükümet, Boulanger’yi Parislilerin çılgın alkışlarından uzaklaştırmak için Clermon-Ferrand’a sürmüştü. Fakat Paris sokakları Fransız Devrimi sırasında bile bu kadar korkunç bir kalabalığı bir arada görmemişti. Heyecanlı bir insan seli, “Kahraman general”in geçeceği yolları ve Lyon garını doldurmuştu. Boulanger’yi götürecek tren, demir yollarını bile kesmiş olan Parisliler yüzünden üç-dört saat hareket edemedi. General uzaktaki bir hattan gizlice kaldırılan bir lokomotifle yola çıkmak zorunda kaldı. Halk için o artık Fransa’nın Fransız-Alman Savaşı’ndaki yenilgisinin öcünü alacak tek kişi gibiydi uzaklaştırarak Clermont-Ferrand’a gönderilmesine bir sürgün gözüyle bakıyordular.

General Boulanger’nin Paris’ten ayrılışından üç gün sonra, Clemenceau, meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada generale artık güvenmediğini açıklamış, Paris’teki birliklerine “hazır ol” emri vermişti. General Boulanger’nin olası bir darbe girişiminden korkuluyordu. Ama başkentin huzurunu bozacak bir şey olmadı. Boulanger hiçbir girişimde bulunmamayı tercih etmişti.

Sorun kapanmış görünüyordu ki, Wilson olayı patlak verdi. Cumhur-başkanını Grevy’nin damadı ondan habersiz bol kazançlı kamu görevlerini rüşvetle dağıtarak, rütbe ticareti yaparak küçük bir servet sahibi olmuştu. Bu rezalet, cumhuriyetin muhaliflerince, hatta bazı cumhuriyetçi çevrelerde bile “çürümüş bir rejim” olarak nitelenen düzene karşı hareketlerin doğal lideri sayılan Boulanger için bulunmaz bir fırsat yaratmıştı.

Başkan Grevy, yeğeninin üçkâğıtlarının ortaya çıkmış olmasına ilk başta aldırmamıştı ama gazeteler iktidar çevrelerinde dönen tüm karanlık dolapları ayrıntılı olarak anlatmakta oldukça cömertti. Halk yeni bir başkan seçilmesi için parlamento önünde gösteriler yapmaya başlamıştı.

Wilson olayını izleyen günlerde, gizlice Paris’e gelen Boulanger, bütün entrikaların ağırlık merkezini oluşturuyordu. Boulanger taraftarlarıyla radikallerin uzun tartışmalarla durum değerlendirmesi yaptıkları meşhur 28 Kasım 1887 tarihi gecesinde Boulanger de bulunuyordu. Cumhurbaşkanlığı makamının istemediği bir adayın eline geçmesinden korkarak radikallerle birlikte Grevy’ye destek sözü verdi. Clemenceau ise ortadaydı ve olayların akışıyla yeniden ön plana itilen Boulanger’nin zayıf ve kudretli taraflarıyla kazanma şanslarını tartıyordu. Clemenceau için Boulanger taraftarları da radikaller kadar tehlikeliydi ve her iki cephenin de yıkılması, yok edilmesi gerekti. Fakat bunun için beklemek ve her iki gurubu birbirine vurdurmak, en iyi yoldu.

Sonunda Grevy geri adım atmak zorunda kaldı ve ayrıntılı bir mektup yazarak görevden uzaklaştırılmasını istedi.

2 Ocak 1888 günü, İsviçre’nin Prangin kasabasında Napolyon Bonaparte’nin yeğeni, Kral Üçüncü Napolyon’un amcasını, yani Jerome’u bir Fransız subayı ziyarete geldi. Adının Solar olduğunu söyleyen bu subay, polisin elinden ustalıkla kurtularak prensin sığındığı bu küçük kasabaya kadar gelen Boulanger’den başkası değildi.

2 Mart 1888’de General Boulanger’i tuttuğunu açıkça ilan eden “La Cocarde” (Kokart) adlı bir gazete yayınlanmaya başladı. 25 Mart’ta iki eyalette yapılan seçimlerde aday olmadığı halde General Boulanger en yüksek oyu aldı. Ne var ki Wilson olayı sırasında izinsizce Paris’e geldiği de, İsviçre’de Prens’i ziyaret ettiği de öğrenilen Boulanger 1888 yılında ordudan atıldı. Böylece General Boulanger bir önder haline geldi.

General Boulanger Meclis’e Giriyor

Georges_BoulangerOrdudan atıldıktan kısa bir süre sonra Nord bölgesinden milletvekili seçildi. Daha meclise adımını atar atmaz yeri geldiğinde ne kadar can sıkıcı olduğunu göstermişti. Başbakan Charles Floquet ile parlamentoda yaptıkları bir tartışma sonrasında sinirlerine hakim olamayıp onu düelloya davet etti. 13 Temmuz I888’de yapılan düelloda General Boulanger, başbakan Floquet’nin öldürücü kılıç darbesinden kıl payı kurtulmuş ama ağır yaralanmıştı. Bir generalden umulmayacak derecede kötü kılıç kullanıyordu.

Boulanger, Ocak 1889’daki yerel seçimlerde ezici bir üstünlükle Paris milletvekili seçilerek yeniden meclise döndü. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından generali destekleyen kitleler sokaklara dökülerek Boulanger’in hükümeti derhal devralmasını isteyen gösteriler düzenlediler. Boulanger buna yanaşmayarak geceyi metresiyle geçirdi. Bir dönüm noktasında iktidarı ele geçirmek için hiçbir gayrette bulunmaması, generali destekleyenler için gerçek bir şok olmuştu.

Georges Boulanger cumhuriyet taraftarı bir babanın oğluydu ve küçük yaşlardan beri özgürlük uğruna akıtılan kanların olağanüstü acıklı öykülerini dinleyerek büyümüştü. İç savaş denilen felaketin ne kadar korkunç ve kanlı olduğunu daha küçük yaşlarda öğrenmişti. İktidarı istiyordu ama yeniden bir iç savaş çıkmasından ya da darbe sırasında can vermekten deliler gibi korkuyordu. Geceyi birlikte geçirdiği metresi Madam de Bonnemains de Boulanger’i yukarı doğru itmek yerine daha çok işin tehlikeleri konusunda uyarıyor ve cesaretini kırıyordu.

Aslında bu onun karakterine de son derece uygundu. Boulanger, asker olmasına karşın sert davranışlara yatkın bir insan değildi. Son dakikaya kadar direnir, ama iş şiddete ve silaha ve dayanınca ikilemin içine düşerdi. Yaşamın ona sunduğu zevklere ölümü göze alamayacak derecede bağlıydı.

Boulanger yakında yapılacak genel seçimler ile iktidarı yasal yollarla ele geçirmeyi planlamıştı. Oysa bu bekleyiş onun artık Cumhuriyet için bir tehlike olduğunu düşünen Tirard başkanlığındaki hükümete karşı atak için gereken zamanı sağlamıştı. İçişleri Bakanı Ernest Constans da artık Boulanger’e karşı harekete geçmenin zamanı olduğunu düşünüyordu. Hakkında soruşturma açılan generalin yasama dokunulmazlığının kaldırılması için parlamentoda görüşmeler başladı. Boulanger hiç beklenmedik biçimde herkesi şaşkınlığa uğratarak 1 Nisan 1889’da Paris’ten kaçmayı yeğledi. Önce Brüksel’e, oradan da Londra’ya kaçtı. Yüksek mahkeme sıfatıyla görev yapan senato tarafından yokluğunda vatana ihanet suçuyla yargılandı.

14 Ağustos 1889’da sürgün cezasına çarptırıldı. Generali destekleyenlerin sayısı giderek azaldı. Sonunda Boulanger 10 Ekim 1891’de Brüksel’deki Ixelles mezarlığında, iki ay önce ölen metres Marguerite de Bonnemains’in mezarının başında silahını başına dayayarak intihar etti.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.