Dünya tarihinde hiç bir politik suikast, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun varisi olan Arşidük Franz Ferdinand’ın 28 Haziran 1914 saat 01.15’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun 1908’de işgal etmiş olduğu Bosna-Hersek’in Saraybosna kentinde uğradığı suikast kadar önemli sonuçlar doğurmamıştır. Arşidük Franz Ferdinand’ın uğradığı suikast sonucu ölmesi, aslında normal uluslararası
Fransız ahlak filozofu, yazar, kompozitör, müzik kuramcısı, İsviçreli Jean-Jacques Rousseau (1712-1778), fikirleri modern dünyayı şekillendiren düşünürler arasında en parlak şekillendiricilerden biri olarak kabul edilir. Rousseau, köken olarak Cenevreli burjuva bir aileden gelmektedir. Yetimdi, mutsuz bir gençlik dönemi geçirmişti ve düzenli bir okul eğitimi almamıştı. Bir üniversite bitirmemişti. Bu özellikler
XI. yüzyılın sonlarında, Bizanslılar ile Araplar hâlâ tüm Anadolu’da egemenliklerini sürdürmekte idiler. Makedonya hanedanının o parlak günlerinden sonra V Mihail Kalafati’nin savaşları ile Monomahos’un dinsel başkaldırısı ve Kilise’den kopması, Zoi’nin egoist ve anlamsız davranışları ve de “Askeri” lâkabıyla tanınan VI. Mihail’in beceriksizlikleri nedeniyle Bizans Devleti güç ve huzursuz yıllar
Aeneas, Ascanius ve Aeneas’ın torunu Silvius ölümünün ardından Alba Longa Krallığı’nda iktidar, Numitor ve Amulius kardeşler başa gelene kadar babadan oğula geçti. Sonunda kardeşler bu mirası bölüşmeye karar verdiler. İçlerinden birisi krallığın yeni sahibi olacak, diğeri ise Troya’nın onlara kalan altın, gümüş ve mücevherle dolu hazinesinin yeni sahibi olacaktı.
İnsanlık dramını Van Gogh kadar büyük bir kudretle verebilen pek az sanatçı vardır. Maceralarla dolu hayatı boyunca hep fizik ötesi kuvvetlerin etkisi altında yaşamış, düşünmüş, çalışmıştı. Evrenin enginliği içinde yeni bir şey yaratmak kaygısıyla çırpınmış, ruh ve bedeni bu çırpınışla paramparça olmuştu. Öte yandan onun kadar dindar ikinci bir
On dokuzuncu yüzyılın sonu ile yirminci yüzyılların başında ortaya çıkan Panislamizm ya da İttihad-ı İslam hareketinin temel amacı Batılı devletlerin Osmanlı’ya müdahalelerine karşı durabilmek için İslam’ın birleştirici gücünü yeniden ortaya çıkarmaktı. İdeolojik açıdan İslam uygarlığının temel değerlerine ve geleneklerine yeniden sarılmak, İslam Birliği olarak nitelendirilebilir. Politik açıdan ise II.