Bundan sonra, İngiltere sınırları içinde her kim olursa olsun, ayakla vurularak oynanan top oyununu oynamaya kalkışırsa, şiddetle cezalandırılacaktır! Günümüzden yaklaşık 7 yüzyıl önce bu fermanı çıkartan İngiltere Kralı II. Edward, bu ayak oyununun ileride bütün dünyaya salgın gibi yayılacağını, herhalde aklından bile geçiremezdi. Ama o yılların İngiltere’sinde, futbola bir
Sanayi Devrimi’ni ilk gerçekleştiren İngiltere’de bu yolda ilk gelişim, tarımda feodal bir düzenden hızla kapitalist bir düzene geçiş süreciyle başladı. Kâr amacı ile ve pazar için üretim yapan İngiliz çiftçisinin, bu ekonomik hareketlilik sonucu, yalnızca statüsünde bir değişiklik sağlanmakla kalmadı; pazar için yapılan bu üretim, toprak burjuvazisinin yanı sıra,
Osmanlı Devleti’ne “Hasta Adam” lakabının verilmesi, Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu paylaşma emeli ve girişimlerinden kaynaklanmış ve Osmanlı Devleti için Hasta Adam sözünü ilk olarak Çar I. Nikola kullanmıştır. Bu süreç şöyle yaşanmıştı: Rusya’nın bir kara devleti olarak kuruluşunun getirdiği “Sıcak Denizler”e inme arzusu Fatih Sultan Mehmet’in 1453’de İstanbul’u almakla Bizans’a son vermesinin
XX. yüzyılın önemli devrimlerinden biri olan ve Ayetullah Humeyni’nin (1900-1989) gerçekleştirdiği İran İslam Devrimi, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin (1919-1980) “Ak Devrim” ilkelerini açıklamasından sonra çıkan olayları bastırmak amacıyla 1963 yılında Humeyni’yi sürgüne göndermesiyle sonuçlanma sürecine girmişti. Ancak, gerek Şah’ın, “Ak Devrim’inin, gerek Humeyni’nin “İslam Devrimi”nin kökenleri daha eskilerden gelmektedir.
Nisan 1953 sabahı, Astsubay Selami Özben’in Çanakkale Boğazı’nın 80 metre derinliğindeki karanlık dünyadan, su üstündeki şamandırada bulunan telefona akseden sesinde en ufak bir endişe sezilmiyordu. O anda deniz dibinde, adeta çelik bir tabuta dönüşmüş denizaltının arka bölmesinde umutla kurtarılmayı bekleyen 22 kişiden biri değildi sanki… Bulunduğu daracık, karanlık yerden,
Büyük Roma İmparatorluğu’nun Batı ve Doğu diye ayrılması üzerine dini görüş ve yorumlar açısından da Hristiyan dünyası, Katoliklik ve Ortodoksluk gibi iki büyük mezhebe ayrılmış, Batı Katolik dünyasının merkezi Roma, Doğu Hristiyan dünyasının merkezi ise İstanbul olmuş, bunlar arasında asırlarca süren kavgalar yaşanmıştır. Türkler 1356’da Balkanlar’a geçtiğinde burada Katolik