Futbolun Tarihsel Gelişimi

Bundan sonra, İngiltere sınırları içinde her kim olursa olsun, ayakla vurularak oynanan top oyununu oynamaya kalkışırsa, şiddetle cezalandırılacaktır!

Günümüzden yaklaşık 7 yüzyıl önce bu fermanı çıkartan İngiltere Kralı II. Edward, bu ayak oyununun ileride bütün dünyaya salgın gibi yayılacağını, herhalde aklından bile geçiremezdi. Ama o yılların İngiltere’sinde, futbola bir kör dövüşü gözüyle bakıldığı için saraya ayakla oynanan bu top oyunu hakkında o kadar çok şikayet gelmişti ki kral sorunun bizzat ele almak zorunda kalmıştı. Dükkan sahipleri camlarının, çerçevelerinin kırıldığını ileri sürüyor, ana-babalar da çocuklarının yara bere içinde kaldığını, Astekbet Giriş Sitesi hatta sakatlandığını yana, yakıla anlatıyordu. Kendilerini bu oyunun cazibesine kaptıranlar hariç, hemen herkes futbolun yasak edilmesini istiyordu. İş giderek kasabalar arasında büyük bir rekabetten doğan çatışmalara neden olmaya ve bir iç savaş haline dönüşme tehlikesi dahi arz etmeye başlayınca sonunda da kral düşündü, taşındı ve 13 Nisan 1314’te yukarıdaki fermanı çıkartmakta hiç tereddüt etmedi.

Tabii, o yıllarda ayakla vurularak oynanan bu top oyununun adı futbol değildi. Hiçbir kuralı bulunmuyordu. Gerçekten bir kör dövüşünü andıran bu oyunun oynandığı sahanın manzarası, bir arenayı andırırdı.

Bu satırlara bakarak, futbolun tarihçesinin İngiltere toprakları üzerinde 1300 yıllarında atıldığı sanılmasın. Futbolun başlangıç dönemi ve coğrafik bölgesi hakkında şurasıdır veya şu zamanda başlamıştır denilemez.  Olimpiyat Oyunları’nın kökeni hakkında nasıl birçok efsaneler, mitler ve rivayetler varsa, futbolun kökeni de birçok ulusa atfedilmektedir. Dünyanın pek çok ülkesinde futbol oyununun ilk formlarının başlangıcı olarak çeşitli top oyunlarından bahsedilmekte ve birçok ulus futbolu ilk defa kendilerinin oynadığını iddia ederse de, Mybahis Giriş bugünkü anlamıyla futbolun olmasa da modern futbolun doğduğu yer -birçoklarına göre- İngiltere’dir. Çünkü günümüz futbolunun kuralları ilk olarak 1863 yılında İngiltere Futbol Federasyonu tarafından sistemleştirilmiş ve değişikliklere uğrayarak günümüze kadar gelmiştir. O halde modern futbolun temellerinin 19. yüzyıl İngiltere’sinde atıldığını söylemek zor olmayacaktır.

Hiç bir spor, futbol kadar çabuk yayılıp geniş halk kitlelerinin en çok sevdiği bir spor haline gelmemiştir denebilir. Çocuklar için mücadeleli bir oyun amatörler için mükemmel bir spor, profesyoneller için bol kazanç vesilesi olan futbol, tartışmasız biçimde en yaygın, en sevilen sporlarının başında gelir.

Futbol İlk Kez Nerede Oynandı?

Eğer Mercurialis, Antonio Scaino, Rabelais ve Mulcaster gibi adları tarihe geçmiş kişilerin bıraktıktan vesikalara inanmak gerekirse, XVI. yüzyılda Avrupa’da bugünkü futbolun atası denilebilecek bir oyun oynanıyordu. Ama daha başka kaynaklar, futbolun tarihinin çok daha eski olduğuna işaret etmektedir. Bazı vesikalarda, örneğin Homeros’un Odysseia’sında, İlkçağ’da ayakla oynanan bir çeşit top oyunundan bahis vardır. Sparta‘da 2017 Online Kaçak Bahis Siteleri 30 yaşına kadar olan delikanlıların sınıflara ayrılarak daha deneyimli oyuncuların gözetiminde top oynadıkları söylenir.

Günümüzden iki bin beş yüz yıl kadar önce Çin ordusunda da askerlere bugünkü futbola benzer bir oyun oynatılırdı. Elbette oyun oynayarak hoş vakit geçirmesini sağlamak için değil; ata binmek, kılıç kullanmak, ok talimleri yapmak kabilinden idman için. Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) tarafından da futbolun en eski formu olarak kabul edilen ve Cuju adı verilen bu oyun, eski Çinlilerin askerlik ve savaş talimleri arasında yer alıyordu. Oyunun amacı ayakla topu 30-40 cm çapındaki ağla örülü bir deliğe sokmaktı. Yine Çin kaynakları bize MÖ 2500 yılında İmparator Huang-ti’nin, askerlerine, yere dikilmiş iki mızrak arasından, bir topa ayakla vurup geçirmeye çalışarak çeviklik talimleri yaptırdığını göstermektedir. Bu kayıtlardan futbolun ilk dönemlerde bir oyun amacından çok askeri amaçlar için kullanıldığını ya da askerlerin fiziksel uygunluğunu sağlama gereksinimini gidermek için oynandığını anlayabiliyoruz.

Bugün adına futbol demekte tereddüt edemeyeceğimiz bu top oyunu, milattan sonra VII. yüzyılda Japonya’ya da geçti. 661-671 yılları arasında taht vârisi olan prens Tençi-Tenno, bu oyunu çok sevmiş ve arkadaşlarına da öğretmişti. Geyik derisinden yapılan ve Mari denilen bir topla oynanan “Kemari” adındaki bu oyun öyle popüler olmuştu ki, kısa bir süre sonra sarayın ileri gelenleriyle asiller aralarında sık sık toplanıp, bu oyunu oynamaya başlamışlardı.

Bugün de Japonya’da “Kemari” denen bu top oyunu oynanır. Ama artık yalnızca bazı dini bayram günlerinde… Bu münasebetle özel bir de tören yapılır. Civardaki en yakın tapınağın rahibi, içi hayvan kılları doldurularak yapılmış olan topu sahanın ortasına getirir ve dualar okuyarak topu ve oyuncuları takdis eder. Tören ve karşılaşma için tarihi kıyafetler giymiş olan oyuncular, yirmi dakika kadar bir süre topu yere düşürmeden ayakları ile paslaşarak hünerlerini gösterirler. Kısacası bu oyunda iki takım arasında bir rekabet yoktur. Amaç, topu mümkün olduğu sürece havada tutmaktır. Buna benzer top oyunları bugün Hindistan ve Çin Hindi’nde de oynanır.

Ortaçağ’da oynanan futbolun Eski Romalıların “Harpastum” dedikleri oyuna benzediği sanılıyor. Martial ile Seneca’nın eserlerinde bu Harpastum kelimesine yer vermelerine rağmen fazla bilgi vermemeleri, Ortaçağ futbolu hakkında fazla bir bilgi sahibi olmamıza olanak vermemektedir. Harpastum’da amaç önce topu kapmak, sonra da el ve ayak vuruşları ile rakip savunma alanına götürmektir. Seneca’nın bir eserinde Harpastum oyununu oynayan gençlerin, güneş altında saatlerce tekme tekmeye koyulup durduklarından bahsettiğine bakılacak olursa, bu oyunun rugby denen Amerikan futboluna benzemesi mümkündür. Ayrıca Harpastum’un eski Helencede “el topu” anlamına geldiği göz önüne alınırsa oyunun hem elle, hem de ayakla oynanan bir oyun olduğu düşünülebilir.

Orta Asya Türklerinin de bugünkü futbolun kurallarına benzer biçimde ayak topu oynadıkları birçok eserde açıkça belirtilmektedir. Divan-ı Lugatit Türk adlı eserinin ilk cildinde Kaşgarlı Mahmut yüzyıllar boyunca Türklerin o dönemde Tepük adı verdikleri bir top oyunu oynadıklarından bahseder. Top yalnızca ayakla oynandığı için oyun Türkçedeki tepmek sözcüğünden tepük adını almıştır. Yine Seyit Ali Ekber, Hıtayname adlı yapıtında Türklerin oynadığı top oyunu hakkında şunları yazar: “Top oynamak Hıtay’da ustaların işidir. Sığır kursağından top düzmüşlerdir. Topa ayakları ile vururlar, el ile dokunmazlar. Kuralların dışına çıkmak yasaktır.

kemariII. Edward’ın 1314’te futbolun yasaklanması hakkında çıkarttığı ferman, pek uygulanamamış olmalı ki, 1349’da, yani ilkinden 35 yıl sonra II. Edward futbolu yeniden yasaklamak zorunda kaldı. Kral, saray askerleri ve hademelerinin ok atma talimlerini ihmal ederek hiç bir işe yaramayan bu oyuna merak salmalarından şikâyet ediyordu Pek çokları gibi o da gençlerin enerjilerini faydalı bir uğraş için sarf etmeleri gerektiği kanaatindeydi.

Ne var ki, o yıllarda oynanan futbol hakkındaki bilgimiz oldukça sınırlı. Anlatılanlara bakılacak olursa o devrin futbolu çok sert oynanıyordu, öte yandan kuralları da yok denecek kadar azdı. Top sahanın ortasında havaya atılır, iki tarafın oyuncuları da topun üzerine çullanarak bunu karşı takım oyuncularına kaptırmamaya çalışırlardı. Tabii oyun, bugünkü gibi karşı takımın kalesine kadar topu sürmek, gol atmak şeklinde değil de, kendi yan sahasından dışarıya çıkarmamaya gayret etmek şeklinde oynanırdı. Maçlar, genel olarak komşu köyler arasında yapılırdı. Sık sık çıkan kavgalarda kan gövdeyi götürür, hemen her maç kavgayla sona ererdi. Yaralananların, kolları ve bacakları kırılanların sayısı çok olurdu. XVI. yüzyılda Richard Mulcaster  yazdığı bir eserinde oynanan oyun hakkında şunları yazmıştı:

Bu kadar seri ve bu derece kaide ve nizam dışı oynanan oyun ne görülmüş, ne de işitilmiştir. Oyuncular birbirlerinin bacaklarına tekmeyle vuruyorlar da, hakem sesini bile çıkartmıyor!

Öte yanda İtalya’da da futbol oynanıyordu. Sanatta, bilimde ve fikir alanında önemli gelişmelere sahne olan Rönesans İtalya’sında, Antonio Scaino adlı spor yazarı, 1555’te “Top Oyunlarının Esasları” adlı bir eser yazmıştı. Her çeşit top oyunlarından bahsedilen bu kitapta futbola da yer verilmişti:

Futbol öteki top oyunlarından ayrıdır. Çünkü ayakla oynanır, oynanması zor fakat izlemesi güzel bir oyundur. Bu oyunda kullanılan top, havayla şişirilmiş olduğundan içi boştur. Karşılaşmaların yapıldığı saha o kadar büyüktür ki, güçlü, kuvvetli biri sahanın bir ucunda dursa, elindeki taşı öbür ucuna atması imkânsızdır Sahanın eni de boyunun yarısı kadardır.

Buradaki tariflerden de anlaşılacağı üzere futbolun henüz kesin kaideleri ve oynanacağı alanın kesin ölçüleri tespit edilmemişti. Bu durumda da oyunun tam bir kür dövüşü şeklinde olması akla yakın gelmektedir. Oyuncuların sayısı 20-40 kişi arasında değişebiliyordu. Takımların her biri başka renklerde elbiseler giyerler ve kimin önce başlayacağını tespit etmek için, bugünkü gibi para atıp kura çekerlerdi. Gene bugün olduğu gibi, her takımın bir “capitano”su yani kaptanı vardı. İtalyanlar bu oyuna “Tekme Oyunu” anlamına gelen “Calcio” adını vermişlerdi. Bugün de İtalya’da futbol kelimesinin karşılığı Calcio’dur.

Dünyanın İlk Futbol Kulübü Kuruluyor

Sheffield-FCHem izlenmesi hem de oynanması böylesine zevkli olunca tüm yasaklamalara karşın futbol 17. yüzyılda İngiltere’nin en gözde sporlarından biri durumuna gelmişti. Sonunda pes eden krallar soyluları ve halkı bu oyunu oynamaya teşvik etmeye başladıkları görülmüştü. Bu çığırı açan hükümdar ise Kral II. Charles olmuştu. 1857 yılının 24 Ekim’inde hem İngiltere’nin hem dünyanın ilk futbol kulübü olan Sheffield Club kuruldu. Futbolun İngiltere’de büyük kitleleri peşinden sürüklemesi nedeniyle de 11 kulüp temsilcisinin 26 Ekim 1863’te Londra’da, Great Queen Street’teki Lincoln Hanı altındaki bir birahanede toplanmasıyla futbol dünyasının ilk federasyonu olan İngiltere Futbol Federasyonu “Football Association (The FA)” kurularak modern futbolun temelleri atılmış oldu. 1908 Londra Olimpiyat Oyunları’na futbolun da dahil edilmesiyle futbol artık uluslararası bir spor kimliği de kazanmış oldu.

Dünyanın büyük bir bölümü de futbolla İngiliz emperyalizmi sayesinde tanışmıştır. “Futbol olmasaydı ben Portekiz’i yönetemezdim” diyen General Antonio Salazar’ın sözüyle anlatılmak istendiği gibi futbol, İngiliz emperyalizmi için Sanayi Devrimi ile yaşanan büyük toplumsal dönüşüm sonrasında direniş odakları oluşturabilecek kitleleri (işçileri) denetim altında tutmanın bir aracı olmuştur. Gemiciler, 1874’de Botafogo’da, Brezilya plajlarında ya da on yıl sonra Marsilya ve Portekiz’de şaşkın bakışlar altında futbol oynadılar. Oyun, denizcilik şirketi işçilerinin 1872’de Havre’deki demiryolu (Southwestren Railway) işçileri ya da 1890’a doğru Porto ya da Bilbao limanlarındaki tecimevi işçileri gibi yerleşik grupların ortasında daha kalıcı bir hale gelmiştir. Futbol, Lizbon’da telgraf döşeyen işçiler ya da 1885’e doğru Rio Tinto madenlerinde çalışan teknisyenler yoluyla tüm coğrafyaya yayılmıştır. İngilizler, 19. yüzyılda Güney Amerika’ya ticaret gemileri ve demiryolu ile ihraç ettikleri endüstri ürünlerinin yanı sıra, kıtaya futbolu da getirirler.

Günümüzde futbol, yalnızca bir spor olmaktan öte bir endüstri niteliği de kazanmıştır. Devasa paraların döndüğü futbol endüstrisi için seyircilerin takımlarını izleyeceği, destekleyeceği ve sorunlarından uzaklaşabileceği mekanlar inşa edilmiş ve stadyumlar yüzyıllar sonra antik tiyatroların ve gladyatörlerin ölümüne dövüştüğü arenaların yerlerini almıştır. Paranın futbol üzerindeki egemenliği zaman zaman bu oyunu spor olma amacından saptırarak  başka alanlara kaymasına neden olmuş ve hatta 1970 Dünya Kupası finallerine katılmak isteyen El Salvador ve Honduras arasında savaşa yol açmıştır.

YAZI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.